
Fotoğraf: Meriç Soylu’nun anısına sevgiyle.
Bugün, yeni tanıştığım genç bir Japon yazarın, Sosuke Natsukawa’nın (1978-) Turkuvaz Kitap’tan 2020’de yayınlanmış Kitapları Kurtaran Kedi adlı romanından bahsedeceğiz.
Japon delikanlı, akıllı bir Tekir kedinin yönlendirmesiyle, kitapları kurtarmak için, üç labirente gidiyor.
İlkinde, kitaplar raflara dizilmiş, gösterişli cam kapaklar sıkıca kapatılmış ve asma kilitlerle hapsedilmiş. Aynı kitabı tekrar okumaya zaman olmadığı gibi, bir kitabı tekrar okumanın zaman israfından başka bir şey olmayacağını savlıyor bunu yapan okur. Toplumda önemsenen şey okunmuş kitapların sayısı olduğundan, okuduğu kitapları sergileyerek kitapların gücünü kendi gücü gibi göstermeye çalışarak insanların saygısını kazanmaya çalıştığı delikanlı tarafından yüzüne açıkça söylenince kitaplar özgürlüğüne kavuşuyor.
İkinci labirentte bir okuma enstitüsü var. Burada geliştirilen tamamen yeni bir okuma tekniği önerisine göre, kitabın özetinin özetinin özeti çıkartılıp ana hatları kalacak şekle getirilerek, bir kitap için gereken okuma süresini bir dakikaya kısaltmak amaçlanıyor. İnsanlar çok meşgul olduğu için kitabın tümünü okuyacak vakitleri olmadığı; oysa bu metotla her gün onlarca kitap okunabileceği düşünülmüş. Keyifle ve olabildiğince çabuk okuyabilmek hedefleniyor. Tekniği öneren bilim adamı, kitapları kesip kırparak onları kurtardığını düşünüyor. Delikanlı ona, hızlı okuma veya özü okuma gibi yöntemlerin kitabın gücünü yok edeceğini çok güzel bir örnekle anlatıyor. Bilim adamının dinlemekte olduğu 9. Senfoni’yi hızlı sarımda dinletince işe yaramaz hale geldiğini; keyif almak istediğimiz işleri kendilerine özgü hızları ile yapmamız gerektiğini açıklayarak kitapları makaslanmaktan kurtarıyor.
Tekir’in yol gösterdiği üçüncü adres Dünya Birincisi Kitabevi. Burası, çağın en büyük yayınevi, her gün yıldızlar kadar çok kitap yayınlayıp Toprak Ana’ya dağıttığını söyleyen bir iş yeri. Yani, bastıkları kitapları pencerelerden atıyorlar ve kesintisiz yağan kitaplar her gün yerde dağ gibi yığılıyor. Oysa bunu yapan Patron, kitaplara çöp gibi davrandığını düşünmüyordu. Kitapların değerinin kaç adet basıldığı ile ölçüldüğünü, günümüzde her şeyin değerinin yargıcının para olduğunu düşünüyordu. Delikanlı Patrona, para kazanmakla aynı ölçüde önemli şeylerin olduğunu, kitap üretenin kitapları sevmesi gerektiğini, bu durumda sevmediği kitaplar üretmeyeceğini açıklar.
Kitap seven Delikanlı, kedinin yönlendirmesiyle çok sayıda kitaba yardım etmiş, çok sayıda kitabın özgür kalmasını sağlamıştır.
Kitapların gücü vardır…
“Yılları aşarak gelen kitapların, o zaman ölçüsünde gücü olur. Bu güçlü öyküleri ne kadar çok okursan, o sayıda güçlü dostlar edinmiş olursun.” (Sayfa 18)
“Haksızlıklarla dolu bir dünyada yaşam sürdürebilmek için en önemli silah, mantık ya da kol gücü değil, mizahtır.” Yazar gerçekten de okuması çok zevkli, esprili bir kitap yazarak gücünü göstermiş.
Leave A Reply