Klasik müzik, ticari ya da popüler müzikten ayrı bir kategori olarak 19. yüzyılın ortalarında tanımlandı. Klasik müzik kavramının en sıkı bağ içinde olduğu tür oda müziği eserleriydi. Eserlerin baştan sona çalındığı, ağırbaşlı klasik resitaller, oda ve orkestra konserleri ‘klasik’ti. Diğer yanda ise Viyana’da Johann Strauss, Paris’te Adolphe Musard ve Louis-Antoine Jullien, Londra’da ayakta izlenen ticari konserler vardı. İkinci türün çok daha geniş bir izleyici kitlesi vardı. Bu grup için daha popüler orkestra eserleri, dans müziği, opera aryaları ve virtüöz piyano parçalarının bir karışımı icra edilirdi. Paris’te, beyaz eldiven giyen ve mücevherli bir baton kullanan orkestra şefi Louis-Antoine Jullien, havai fişek, top ateşi, ışık gösterisi eşliğinde polkalar ile kadrillerin çalındığı popüler orkestra konserlerine dayalı bir moda yaratmıştı. Bu cazip bileşim Londra’ya da taşındı. Çarpıcı bir görsel ortamda, büyük orkestraların, askeri bandoların ve koroların yer aldığı konserler ile Avrupa genelinde yeni tür işletmeci-orkestra şefleri ve besteciler eğlence müziğine artan talebi karşılamaya yöneldiler. Seri üretimle besteler yapıldı; şansonlardan opera potpurilerine uzanan kafe konserlerinde izleyicilerin tütün ve içki kullanımına izin verildi. Fransa’da tiyatroların devlet denetiminden kurtulduğu 1864 yılından itibaren kafe konserleri tiyatro, vodvil ya da müzikholü daha çok andırır oldu.
1867 Paris Evrensel Fuarı’nda Offenbach’ın operakomikleri en önemli ihraç ürünleri arasındaydı. Wagnerci akım, ‘geleceğin müziği’ni bir marka olarak benimsetmek için, modern kültür sektörünün sanat manifestoları, kendini tanıtma ve reklam, öncü sanatçı kültü gibi her türlü yöntemine başvurdu.
Yararlanılan Kaynak
Avrupalılar, Orlando Figes, YKY, 2020. Sayfa 122, 272-276, 283, 312, 338.
Leave A Reply