
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Biysk Şehir Müzesi, 2024.
Gök, yer ve atalara sunulan geyik ya da yabani sığırlarını, Chou hükümdarı yıl boyunca düzenlenen üç büyük sürek avında bizzat kendisi vururdu.
Hiyerarşik tarım toplumları Eski Yunan ve Roma’da ilke olarak av hayvanları kurban edilmezken, konar-göçer ve avcı Chou’lar ve öteki eski Türk halklarının mitolojilerinde başat roller oynayan geyik ve yaban sığırını, tanrılarına ve kağanlarına layık yiyecekler olarak görürlerdi. Geyiklerin kurban eti olarak tercih edildiği Büyük Hun döneminde, MÖ 2.-MÖ 1. yüzyıllara tarihlenen ve Altay Dağlarının doğusunda Pazırık‘taki Yue-çi soylu mezarları olan kurganlarda bulunan kimi kurban atlara geyik maskesi giydirilmiş olmasıyla da kanıtlanıyor.
Devlet töreni niteliğinde kağanlık ayini, öteki adıyla Geyik Çağrısı ritüeli, gündüzü ve geceyi aydınlatan, parlaklık veren Kün-Ay (gün-ay) buluşmasını temsil eden astrolojik simge, aynı zamanda Chou Kağanı ve bayrağının simgesi idi. Chou Hakanı, ava çıkar gök ve yer tanrıları ile atalarına sunacağı geyik ve yabani sığırları vururdu. Kağan ve ailesini yüceleştiren Geyik Çağrısı, simgesel yönüyle Chou devletinde ekonomik ve siyasal iktidarın paylaşımı ve yeniden bölüşümünü meşrulaştırma aracı oluyordu. Tören sonunda, kağan ailesi ve beyler, kurban etlerinin tanrıya sunulmayan parçalarını bir ziyafete oturarak tüketirlerdi. Kutsal Geyik Çağrısı (geyik daveti), hem bir kağanlık töreni hem de bir patron-rol ya da patron-müşteri ziyafeti olarak nitelendirilebilecek bir iktidar şöleniydi.
Göktürklerde gök, yer ve ölmüşlere at, koç, koyun gibi evcil hayvanların yanı sıra geyik ve yabani at da kurban edilirdi. Yabani hayvan eti, evcil hayvanlarınkine oranla daha değerli sayılırdı. Bu yüzden geyik, yabani sığır, yaban eşeği ve beyaz koçlar gibi hayvanlar en makbul kurbanlardı. Ancak bunlar arasında genç ve erkekler tercih edilirdi. Chou’larda olduğu gibi, sürek avı düzenlemek ve avlanma hakkı iktidar mensuplarına aitti. Büyük sürek avıyla geyik avlama ise kağanın ayrıcalığıydı. Ayrıca kutsal bir özelliği olan geyik, simgesel olarak hakanlığı tanımlıyordu. Göktürkler de, avda vurdukları geyikleri tanrılara ve atalarına layık bir kurban sayıyorlardı.
Türklerin ‘sıgun keyik’ dedikleri eğri çift boynuzlu bir yabani keçi türünün tanrılara sundukları kurbanlar arasında en değerlisi sayıldığı anlaşılıyor. Sıgun keyik de Gök-kurt (Mavi Kurt) gibi Türk ve Moğolların ata ruhu veya beylik ruhunu simgeleyen kutsal totem hayvanlardan biriydi. Çünkü Gök-kurt ile Ak-geyik gökte doğmuşlardı. Bu nedenle kutsal birer ruh sayılıyorlardı.
Moğolistan Yenisey’de bulunan Göktürk ve Uygur yazıtlarındaki geyik bezekleri, beylerine geyik kurban edildiğini ortaya koyuyor.
Doğu Hunları’nın mitolojisine göre, Hunlar bir dişi geyikle bir deniz ayısının soyundan gelmişlerdi. Kanatlı bir deniz ayısının bir dişi geyiği ısırırken canlandırması bulunmuştur.
Batı Hunları’nın yaratılış söylencesinde ise, Azak Denizi kıyılarında yaşarken bataklıklarda bir av sırasında kovaladıkları bir küçük dişi geyik, sıgun keyik türünden bir hayvan olmalıydı. Bu geyik onları daha da batıda, Doğu Avrupa’da Gotlarla savaşıp kuracakları yeni yurtlarının yolunu gösterecekti. Batı Hunları, doğudaki atalarının yaratılış söylencesindeki dişi geyik figürünü korumuşlardır.
Yine Altay kökenli Macar halkının yaratılış söylencesinde de Macarlar ilk anneleri olan dişi geyik Eneh’in soyundan türemişlerdi.
Moğolistan’ın kuzeyinde, Yenisey’de bulunan, MS 700’lerin başlarına tarihlenen bir Türkçe mezar yazıtında, Kırgızların tanrıdan geyiklerinin çoğalmasını diledikleri görülüyor.
Yararlanılan Kaynak
İktidarların Sofrası, Artun Ünsal, Everest Yayınları, 2020. Sayfa 314, 315, 318, 319.
Leave A Reply