Odesa merdivenlerinin, zırhlının demirli olduğu kıyıya bakan üst kısmından çektiğim fotoğraf. |
Günün her saatinde kalabalık olan, rıhtıma inmek için yayaların teleferiğe tercih ettikleri merdiveni bu kadar tenha bulabilmek için uzun zaman beklemek gerekiyor. |
Ukrayna gezisisinde beni en heyecanlandıran yerlerden biri Odesa’daki merdivenleri görmek, o merdivenlerden inip çıkmaktı. Kendimi filmin kahramanlarından biri gibi hissedeceğimi biliyordum. Gerçekten de öyle oldu.
Limanda demirli bir zırhlıda başlayan isyanın kente yayılmasını, Odesa’da halk ayaklanmasının başlamasını, halkın merdivenlerin üzerinde toplanmasını, Çarın askerlerinin halkın üzerine ateş açmasını, panik içinde kaçan insanların düşe – kalka merdivenlerden inmesini, birçok kişinin açılan ateşle veya ayaklar altında kalarak merdivenlerde ölmesini, gemiden başlatılan top atışlarıyla Çarın askerlerine ateş açılmasını anlatan filmde hafızalardan silinemeyecek portreler vardı : Askerlerin açtığı ateşle vurulan çocuk ve onun cesedini taşıyan anne, gözlüğünün ardından parçalanan yüzü gözüken yaşlı kadın, askerlerin zalim ve kederli ifadeleri, ama hepsinin ötesinde öldürülen kadının ittiği ve merdivenlerden hızla inmekte olan bebek arabası…
Üstelik bu portreler sadece 1 – 2 dakika perdeye yansımalarına rağmen unutulmaz tipler olmuşlardır.
Dünyadaki ilk sinema okulunu Moskova’da kurdurtan Lenin zamanında film çekmeye başlayan Sergey Eisenstein’ın, ‘’ sinemada devrim yapan film ‘’ diye nitelendirilen Potemkin Zırhlısı, sessiz olmasına rağmen veya bu sebeple, unutulamayacak filmlerden biridir. Film, ağır siyasal mesajına rağmen, propaganda amaçlı çekilen filmlerin yaratabileceği etkinin çok üzerinde bir etki yaratabilmiştir. Potemkin Zırhlısı, 1905 yılı süresince 25 kentte yaşanan devrimci olayların anısına çekilmiş ve 1925 yılında ilk gösterimi yapılmıştır.
Etkisinin bu kadar kalıcı olmasını genelde kurgusuna bağlıyorlar. Bazılarına göre, Uzak Doğu alfabelerindeki ideogramları kullanarak, bazılarına göre ise Marx’tan çok etkilenip, diyalektik montajı geliştirerek yaratıyor bu etkiyi. Aslında adına ne dediğimiz farketmiyor, çünkü ikisi de aynı kapıya çıkıyor : tez + antitez = sentez. İdeogramlarda, gözün ardından suyun gelmesi nasıl ağlamayı temsil ediyorsa, ideolojik kurguda da rahibin haçı Kiliseyi, subayın kılıcı devleti temsil eder. Filmde, görüntüye askerlerin gelmesi ve kadının çığlık atması ile seyirci tehdidi algılamış oluyor. Aynı formulü sahnelerin diziminde de uygulayarak bir hareketli bölümü bir hareketsiz bölüme izletiyor. Ayrıca ideolojik kurgu, halkın hızlı, askerlerin ise yavaş hareket etmesinde de kendini gösteriyor. Aynı hareketi iki farklı açıdan, iki defa seyirciye izleterek hareketin önemini artırıyor : Gözünden vurularak ölen kadın iki defa ayağa kalkıyor ve ikinci kalkışı daha yüce oluyor. Star yerine kitlenin, karakterlerin değil, simgesel tiplerin kullanılması düşüncenin filme çekilmesi oluyor.
Korkunç İvan, Alesandr Nevski gibi filmlerini de izlediğim bu usta, ne yazık ki 50 yaşında ölüyor.
Odesa’ya tekrar yolum düşerse, merdivenlerde yine aynı heyecanı yaşayacağıma eminim.
Merdivenlerin üst kısmında, Odesa’yı faytonla gezmek isteyenler için daima bir – iki fayton oluyor. |
Şehrin en gözde yerlerinden biri olan merdivenlerin başında çok güzel bir yemek yiyebileceğiniz veya birşey içebileceğiniz bir yer var. Buranın güvercinleri de ayrıca çok ilgi çekiyor. |
Leave A Reply