Antikçağ toplumlarındaki seçkinler, otium dedikleri kültür dolu boş vakte çok kıymet verirlerdi.
Okumak, mahremiyet alanını hem kuran hem de barındıran bir pratiktir. Avrupa’da Romantik çağın okuyan kadını, romanın yükselişine denk düşen oburca okuma halini temsil eder. O çağın ahlak konusundaki yetkilileri romanın yükselişinden kaygı duymuşlardı. “Kötü şeyler okuma”nın sinirleri zayıflamış bazı kadınlar üzerinde nasıl yıkıcı etkileri olabileceği gazetelerde yer alan edebiyat kaynaklı suçlarla kanıtlanıyordu. “Okuyan kadın tehlikelidir” (Michelle Perrot). Odada, gece okuyabilmek birkaç teknik ilerleme sayesinde olabilmişti: Mumun titreyen alevinin yerini önce yağ ile ya da gazyağıyla yanan lambaların sonra da elektrik ampullerinin aydınlığı almıştı. Okurların hayatında başucu kitapları ile beraber başucu lambaları önemli olmuştu. Jean-Paul Sartre için “ Geceleri saklanıp yasak ve isyankar yazarları okumak, çiğnenen yasakları biriktirmek” demekti. “Edebiyat geceydi, yalnız kalmak ve hipnozdu, imgeler dünyasıydı.”
Avrupa’nın Kısa Kültür Tarihi, Emmanuelle Loyer, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2022. Sayfa 200, 221, 222.
Leave A Reply