
1568 yapımı Kukeldaş Medresesi, 140 hücresi ile Buhara’nın en büyük medresesidir; Orta Asya’nın en anıtsal yapılarından biridir (80×60 m).
Rus döneminde arşiv dairesi olarak kullanılmış.
Önem sırasıyla diğer büyük medreseler 111 hücreli Mir Arap Medresesi, 108 hücreli Abdullah Han Medresesi, 97 hücreli Tursun Han Medresesi, 96 hücreli Muhammed Şerif Medresesi idi.
Buhara’nın en büyük havuzu olan Leb-i Havz, kuzeyde Kukeldaş Medresesi, doğuda Nadir Divan Beyi Medresesi ile çevrilidir. Burası gerek eski devirlerde gerekse günümüzde şehrin en canlı yeridir.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Nadir Divan Beyi Medresesi’nin taçkapısı (1622-23). Aslında hankah (bu kez kervansaray anlamında) olarak inşa edilmiştir. Açılışta İmankuli Han yanlışlıkla medrese deyince vezir Nadir Divan Beyi yapıya taçkapı ilave edip burayı medreseye çevirmiş, denir. Bir başka rivayete göre ise, Imankuli Han kervansarayın medrese olması gerektiğini söylediği için bu değişiklik yapılmıştır.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
- Buhara doğumluhekim, yazar, filozof ve bilim adamı İbn-i Sina (980-1037 İran), İslam düşüncesinde Farabi (872-950) ile başlayan Aristotelesçi felsefe geleneğinin en yetkin temsilcilerinden biridir. Babası İsmailiye mezhebinden bir kişidir. 18 yaşına geldiğinde Buhara’da tanınan bir hekim olmuştur. Buhara Emiri II. Nuh’u tedavi edince ödül olarak Samani Sarayı’nın meşhur kütüphanesinin kendisine açılmasını ister. İbn-i Sina’nın yazdıklarına göre, İslam dünyasının en zengin kütüphanelerinden biri Samaniler döneminde Buhara’da idi. 10. yüzyılda bu kütüphanede çalışan İbn-i Sina, çok sayıda odanın kitap dolu sandıklarla kaplı olduğunu, her bir odada farklı bilgi dallarına ait kitaplar bulunduğunu yazmıştır. Burası İbn-i Sina orada çalışırken yanmıştı. Kütüphaneyi onun yaktığına dair söylenti çıkar. Yeni emirin İbn-i Sina’nın medresede ders vermesini yasaklaması, aynı dönemde İbn-i Sina’nın babasının da vefat etmesi üzerine bilgin Buhara’dan ayrılır. Dokuz yıl Ürgenç’te kalır, medresede ders verir; bir rastlantı sonucu Ürgenç yakınlarında toprak altından çıkartılan cesetler üzerinde araştırma yapar. Kadavra üzerinde çalışmanın inançlara aykırı olduğu bir dönemde bu, iyi bir fırsattır. Bu arada Gazneli Mahmut (971-1030), Buhara dahil tüm Horasan’ı almıştır. Ürgenç emirine, tüm bilim ve sanat adamlarını kendi sarayına yollamasını emreder. O çağlarda emirlerin büyüklüğü ve prestiji yanlarında ağırladıkları kişilerin önemi ile ölçülüyordu. İbn-i Sina Gazneli’nin sarayına gitmek istemediği için Ürgenç sarayından ayrılır. Gazneli Mahmut buna çok sinirlenir ve İbn-i Sina’yı iyi tanıyan matematikçi ve ressam el- Arrak’a onun portresini yaptırarak her yere dağıtır. İbn-i Sina’nın yerini ihbar edene ödül verecektir. Böylece belki de tarihteki ilk “Wanted- Aranıyor” vakası gerçekleşir. İbn-i Sina artık bir kaçak gibi yaşamaya başlar. Gurgan’a, Rey’e, Kazvin’e, Hamedan’a, Isfahan’a gider. Buralarda hem emirlerin yakınında yer alır, hem ders verir, hem kitaplarını yazar. Tıbbın yanı sıra geometri, aritmetik, müzik, felsefe, mineraloji ile ilgilenmiş bu dahi, 57 yaşında öldü. Kabri Hamedan’dadır.
- 16. yüzyılın ortalarına doğru Buhara’da bir başka ünlü kitaplık oluşturulmuştu. Ama 19. yüzyıl başına gelindiğinde artık çok az medresenin kütüphanesi vardı. Hanın kitaplığında bile yalnızca 200 kitap bulunuyordu.
- Harezm’de doğmuş olan, gökbilim, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınan el-Biruni (973-1048), İbn-i Sina’nın aksine, 1017’de Gazneli Mahmut, Harezm Devleti’ni yıkınca Bîrûnî de Gazni şehrine gelerek burada Gazneliler’in himayesine girdi. Sarayda büyük itibar gördü. Gazneli Mahmut’un birçok bilim adamını kaleden aşağı atıp öldürdüğü biliniyor. Ama Biruni’yi Hindistan Seferi’ne bile yanında götürmüş.
Leave A Reply