Postkolonyal terimi, eski sömürgeleri ifade etmek için kullanıldı. Bu terimle, artık bağımsızlıklarını kazanmış toplumların bakış açılarını anlatmak istediler. Bazı yazarlar ise sömürgeciliğe karşı tavır alanları belirtmek için bu terimi kullandılar. 1990’lardan itibaren kullanılan postkolonyalizm terimi sömürgeci tutuma eleştirel yaklaşan, ona karşı çıkan bakış açılarını ifade etmek için kullanıldı. Kimileri sömürgeciliğin halen devam eden kültürel etkilerini, sömürgeci işgaller nedeniyle kültürlerin giderek birbirine karışma ya da melezleşme biçimlerini öne çıkardı. Sömürgeciliğin tortuları, onun toplumsal, kültürel ve siyasi pratiklerdeki kalıntıları ile mücadele ederken kullanıldı.
Sömürgecilik pek çok düzeyde derinlere işlemiş, eşitsizlik yapıları yaratmış, bunu da meşrulaştırmış bir sistemdir. Postkolonyalizm ise buna karşı çıkar.
16. yüzyıldan başlayarak 20. yüzyılın başlarına gelindiğinde yeryüzündeki bütün karaların onda dokuzu Avrupalı ya da Avrupa’ya bağlı güçler tarafından kontrol edilir hale gelmişti (1).
Batılı olmayan ulusların, Avrupa ve Kuzey Amerika’ya tabi olmaya, tipik olarak ekonomik eşitsizlik durumunda bulunmaya devam ettikleri açıktır. Postkolonyalizm, bu eşitsizliğe karşı çıkan bir aktivizm siyasetinin ve felsefesinin ismidir; sömürge karşıtı mücadeleleri yeni bir biçimde sürdürür; Afrika, Asya ve Latin Amerika halklarının kültürlerinin tanınması için uğraşır (2). Postkolonyalizmin en önemli hedeflerinden biri sömürgeciliği kültürlerden tasfiye etmektir ve bunun hem yerel hem de kişisel düzeyde öğretilmesi gerekir. Hangi bakımdan hala sömürge olunduğuna odaklanmak gerekir. Postkolonyalizm, tabi sınıflara ve halklara dair bir siyaset geliştirir.
‘Postkolonyal teori’ deniyor ama yapılandırılmış bir metodolojisi yoktur. Postkolonyalizm bir dizi bakış açısından oluşur. Postkolonyal teoride öznel gündelik deneyimlere çok önem verilir (3).
Postkolonyalizm çeşitli pratikleri ve fikirleri ifade eder. Postkolonyalizm, değerlerin değişmesi ile ilgilidir. İmtiyazlara ve iktidara gözdağı verir. Batılı kültürlerin üstünlüğünü kabul etmeye yanaşmaz, ama bunu onları gözden düşürmeden ya da reddetmeden yapar. “Yeryüzünün lanetlileri” diye bir şey var olmasın diye eşitlik ve refah talep eder (4).
Sömürgeleştirilen halklar çocuksu, aşağı, kadınsı gibi tipleştirmelerle tanımlandı; onlar aciz mahluklardı. Bir zeka hiyerarşisi yaratılmıştı: Avrupalılar bu hiyerarşinin en tepesindeyken Avustralyalı Aborjinler en dibindeydi. Sömürge geçmişini doğrudan bugüne bağlayan ırk ideolojisidir ve ırkçılığın her alanda bir insan ilişkileri biçimi olarak ortadan kalkmasıyla aşılabilir (5). Irk hiyerarşileri dünyanın pek çok toplumunda güzellikle eş anlamlı kabul edilen beyaz tenlilik üstüne kuruludur; saftan kirliye bir hiyerarşi izler, binlerce yıllık bir geçmişi vardır. Postkolonyal siyaset, kasta ya da ırka dayalı ayrımcılığa karşıdır; farklılığı bir toplumsal çeşitliliğe dönüştürmeyi amaçlar (6).
Yararlanılan Kaynak
(1) Postkolonyalizm, Robert J. C. Young, İletişim Yayınları, 2024. Sayfa 15.
(2) A.g.e., sayfa 17.
(3) A.g.e., sayfa 21.
(4) A.g.e., sayfa 22.
(5) A.g.e., sayfa 59.
(6) A.g.e., sayfa 66.
Leave A Reply