- 19. yüzyılın gerçekçi edebiyatında, yazar her şeyi bilir ve güvenilirdir. Romandaki karakterlerin davranışları ve motivasyonları rasyoneldir. Olaylar neden-sonuç ilişkisinde gelişir ve kronolojik olarak ilerler. Gerçekçi edebiyatın kuralları, evrensel olarak deneyimlenen, anlaşılabilir ve açıklanabilir bir dünyaya aittir.
- Modernist edebiyatta gerçeklik hataya düşebilir, seçici bakış açıları ile temsil edilir. Olaylar, belirsiz bir konumdan veya birçok farklı konumdan açıklanabilir. Gerçekliğin anlatımında algı ve bilinçdışı önemli bir rol oynar, sübjektiftir. Zaman kronolojik akmaz. Yazar, gerçekçi romandaki gibi güvenilir değildir, teknikle denemeler yapar. Yazarın kullandığı dil şeffaf ve pürüzsüz olmayabilir. Modern romanın karakterleri parçalanmışlıkları ile mücadele eder. Modernizm, farkındalık ve deneyimle ilişkilidir, gerçekliği nasıl bilebileceğimizi araştırır.
- Postmodern edebiyatın ilgisi kurgu üzerine yoğunlaşır, kurmaca sorununu konu haline getirir. Kurguların hiçbirinin yaşantının karmaşıklığını yeterince ifade edemeyeceğini ortaya koymak için üstkurmaca araçlarını kullanır. Postmodern kurgu, dilin süreçlerini tartışır, janr hakkında konuşur. Okuyucuyu, öykülerin nelerden oluştuğunu düşünmeye yöneltir. Postmodern metinler anlamları nasıl üretebileceğini, gerçekliğin “doğru” bir temsilini nasıl sunabileceğini sorgular.
- Postmodernist yapıtlar, kökleri 17. yüzyıla, Don Kişot’a dayanan üstkurmaca (meta-fiction, surfiction) özelliğini önemser. Üstkurmaca, bir romanın, yapaylığını açığa vurmasıdır. Üstkurmaca, kurgunun kurallarını bilerek açığa vurur ve dikkati dil ve edebi tarz üzerine çeker.
- Üstkurmaca:
Birkaç yazma stilini veya janrı karıştırır,
Başka kurgusal çalışmalar üzerine yorumlar getirir,
Roman geleneği içinde çalışır ama bunu ironi ile yapar,
Realizmi sorgular,
Objektif, eksiksiz ve evrensel temsiller sunamayacağını kabul eder,
Anakronizmi kasıtlı olarak kullanır. - Üstkurmaca, farklı yaklaşım ve yöntemleri bir araya getirir; yazar, okuyucu ve edebi metin arasındaki ilişkilerin sorgulanmasına yardımcı olur. Bazı üstkurmaca uygulamalarında okuyucunun durumunun yapaylığına dikkat çekilir. Yazarın kendisini metne bir karakter olarak sokması da bir başka üstkurmaca yöntemidir. Bir başka üstkurmaca tekniği ise önceki bir eseri sorgulamaktır. Burada genellikle baş karakter dışında bir tiplemeden hareket edilir. Yöntem senaryo yazımında da kullanılır.
- Bütün romanlar bir üstkurmaca eğilimi taşır ama Postmodernizm bu eğilimi ön plana çıkarır.
- Postmodernist çalışmalar genellikle yazar, okuyucu ve eser arasındaki ilişkilerle eğlenirler.
- Romanlara farklı sonlar da yazılabilir. John Fowles’un Fransız Subayın Kadını (1969) adlı romanı üç farklı sona sahiptir. Yazar, karakterlerin kendi kontrolünden çıktığını ima eder. Italo Calvino, 1979 yılında yayımlanan Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı eserinde doğrudan doğruya okuyucuya seslenir; okur bir karakter olarak romana dahil edilir; Calvino, eserine on farklı romana ait bölümleri serpiştirir.
- Paul Auster, Julian Barnes, Milan Kundera, Yann Martel, Vladimir Nabokov, Zadie Smith, John Updike üstkurmaca alanında eser veren yazarlar arasındadır.
- Postmodern romanda genellikle, doğrusal olay örgüsü anlayışı yerine, çok sayıda hikayenin iç içe geçtiği bir anlatım tercih edilir. Yüzlerce karakter kullanılabilir. Çok farklı konulara göndermeler yapılabilir.
- 20. yüzyılda edebiyat eleştirmenliği mesleği kurumsallaşmıştır.
- Roland Barthes, yazarın istediği bir konuyu anlatabileceğini, eleştirmenin konusunun ise daha sınırlı olduğunu söylemiştir.
- Eleştirmen de bir edebiyatçıdır. Bir metin üstüne ikinci bir metin, ikinci bir sanat yapıtı kurar.
- Postmodern ve çağdaş edebiyat anlam kaypaklığına açıktır, anlattıklarını o anda oluyormuş gibi anlatmayı tercih eder, kahramanın yapısal bozumunu vurgular, sağduyusunu yitirmiş, insanlıktan çıkmış kahramanlara düşkündür.
Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, Edebiyat, edebiyat eleştirmenliği, edebiyat eleştirmenliği mesleği, edebiyatçı, farkındalık, Fransız Subayın Kadını, gerçekçi edebiyat, İtalo Calvino, John Fowles, John Updike, Julian Barnes, kurgu, meta-fiction, Milan Kundera, Mo Willems, Modernist edebiyat, Modernizm, Paul Auster, Roland Barthes, roman, surfiction, üstkurmaca, Vladimir Nabokov, Yann Martel, yazar, Zadie Smith
Leave A Reply