17. yüzyıl doğa ve ışık ölçümüyle ilgili araştırmaların yüzyılıdır. Isaac Newton 1666 yılından itibaren prizma deneyleri ile ışığı ayrıştırır ve siyah ile beyazın içinde yer almadığı yeni renk düzenini bulur. Newton, ayrıca rengin ışık gibi ölçülebildiğini gösterir. Her birinin kendi dalga boyu olan renk tayfında kırmızı,turuncu,sarı, yeşil, mavi, çivit mavisi ve mor vardır. Bilim işin içine karışınca renk, gizeminin bir kısmını yitirir. Ortaçağ ve Rönesans’ta altı temel renk varken, artık temel renkler üç tanedir.
Ana renkler: mavi, kırmızı,sarı
1810 yılında Goethe, rengin değişik şartlar altında nasıl algılandığını gösteren bir katalog hazırlamış: Theory of Colors. Renk, Goethe’ye göre matematiksel formüllere indirgenemeyecek, yaşayan, insani bir fenomendir. Fizyolojik renkler ile algının öznel ve kültürel yönlerinden bahseder. Otoriteler tarafından çok eleştirilen ve teori olarak kabul edilmeyen bu çalışma için Wittgenstein , belirsiz bir şema demiş, ama pek çok sanatçı Goethe’nin kataloğundan etkilenmiş. Goethe ayrıca Genç Werther’in Acıları romanı ile Werther tarzı mavi giysi modasını tüm Avrupa’ya yaymış. Novalis’in küçük mavi çiçeği de Alman romantizminin simgesi haline gelmiş. Romantizm ile mavi, aşkın, melankolinin düşün rengi olur. Mavi, ortaçağ ve Rönesans boyunca Avrupa’da sıcak bir renk olarak geçer, soğuması 17. yüzyılda başlar, gerçek soğuk renk olması 19. yüzyılda gerçekleşir. Goethe’ye göre hala kısmen sıcak bir renktir.
Rengin resim sanatında kullanımını Herbert Read dörde ayırıyor: Tabii, armacı, ahenkli ve saf olarak. Resmin gerçeğe uygunluğunu kuvvetlendirmek için kullanımını tabii olarak niteliyor. 12. ve 13. yüzyıllarda Batı Avrupa’da armalar hızla yayılıyor. Kişiler, aileler, bölgeler, şövalyeler kendilerine birer arma ediniyor. Herbert Read, armacıkullanımda rengin sembolik manayı gösterdiğini, renk seçiminin sanatçı tarafından değil gelenekler tarafından yapıldığını ifade ediyor. Meryem’in elbisesinin bu yüzyıllarda hep mavi, mantosunun kırmızı olması gibi. Bu yüzyıllarda yinelenen edebi renk kodları ile okuyucuda beklenti yaratılıyor. Romanda ortaya çıkan kırmızılı bir şövalyenin niyetinin kötü olduğu, yeşilli olanın ise yürekli biri olduğu anlatılmak isteniyor. 14. yüzyılda edebi kodlarda değişim oluyor, kırmızı artık kötüye yorulmuyor, cesur, sadık, dürüst mavili şövalyeler ortaya çıkıyor. Kırmızı Şapkalı Kız öyküsünde kullanılan üç renk de (kırmızı, siyah ve beyaz) öykünün karakterleri hakkında bilgi veriyor. Armacı renk kullanımı Ortaçağ’da devam ediyor, Rönesans’ta renk seçimi gelenekten kurtulup tamamen serbest oluyor. Ahenkli tarzda renkler, ton değerlerine bağlı olarak, belli bir düzene uyduruluyor. Onaltıncı yüzyıldan onsekizinci yüzyıla kadar ressam ancak renkleri derecelendirilmiş bir palet kullanıyor. Biçimlerin doğrudan doğruya renk ile verildiği saf kullanımda renk artık biçimi vermek için değil sırf kendisi için kullanılmaya başlıyor.
Leave A Reply