Büyük öfke, iyi viski gibi uzun bir mayalanma gerektirir (1).
William Walker (1824-1860) şımarık bir çocukluk dönemi yaşamış ve asla açlıkla falan tanışmamış. Gençlik dönemi ABD’de, Tennesse Nashville’de geçmiş. Yaşamındaki tek takıntısı herhangi bir cumhuriyette cumhurbaşkanı olmakmış. Sonora Cumhurbaşkanlığı (Ocak 1854-Mayıs 1854) kısa sürmüş. Birkaç ay süren korkunç bir harekatla kendisini Nikaragua cumhurbaşkanı seçtirmeyi başarmış. Orada kölelik düzenini yeniden kurmak ve okyanuslar arası bir kanal açmak gibi ikili bir projesi varmış. (O zaman uluslararası kanalın Panama’dan çok Nikaragua’dan geçeceği ve Rivas kentinin buranın en önemli setini oluşturacağı düşünülmüştü.) Beş ülke ordusunun koalisyon güçleri Walker’ı çok kısa sürede Orta Amerika’dan kovduktan sonra Honduras’a saldırmış ve nihayet Trujillo kıyısında kurşuna dizilmişti (2).
Gandhi bir keresinde Tolstoy’a üç tane borcu olduğunu kabul etmişti: Birincisi vazettiği şeyi ifa etmesi, hakikat timsali olmasıydı. İkincisi, şiddet karşıtlığının en büyük havarisi olmasıydı. Üçüncüsü ise, “ekmek-emek” öğretisi, yani “herkesin ekmek için bedeniyle emek vermek zorunda olduğu” öğretisiydi. Gandhi ekmek-emekten bahsederek, toplumun bütün sömürgen yapılarına işaret etmekte ve daha eşitlikçi bir toplumsal düzenin ahlaki buyruklarının altını çizmekteydi. Tolstoy’dan önce hiç kimse, yoksulların sefaletinin sebebinin zenginlerin aylaklığı olduğunu ve ‘çağımızın köleliği’ne son vermek için imtiyazlı sınıfın, kendi emekleriyle yaşamayı öğrenmeleri gerektiğini bu açıklıkta sezmemiş ve ortaya koymamıştı (3).
Gandhi, 1 Ekim 1909 tarihli mektubunda Tolstoy’a “Transvaal’da (Güney Afrika) Britanyalı Hintli nüfus yaklaşık 13.000 kişidir. Bu Hintliler yıllardır hukuki bir zeminden yoksun olarak çalışmaktadır. Ve bir ölçüde Asya kökenlilere yapılan ayrımcılık bu kolonide oldukça keskindir,” diye yazıyordu.
(1906 tarihli Transvaal Asiatic Law Amendment Ordinance No.29 ile Asya kökenlilerin ve özellikle de Hintlilerin zorla Asyatik olarak kendilerini kayıt ettirmeleri gerekmiştir. Bu kayıt esnasında fiziksel olarak doktor kontrolüne girmeleri, parmak izlerini vermeleri isteniyor ve sonrasında da her daim yanlarında bir sicil kaydı taşımaları zorunlu tutuluyordu.) (4).
“Mücadelenin hiddetine, mahpusluğun zorluklarına dayanamayan Hintli nüfusun neredeyse yarısı onur kırıcı olduğunu düşündükleri yasaya boyun eğmektense Transvaal’den ayrılmayı seçti. Diğer yarı içinden neredeyse 2500 kişi, vicdanları adına mahpusluğa- bazıları 5 defa- razı oldu. Hapis cezaları dört günden altı aya kadar çıkıyordu ve pek çoğu beraberinde ağır iş cezası getirmekteydi. Pek çoğu mali açıdan mahvoldu.” (5).
“Yatıştırmaya yönelik müzakereler fiilen akamete uğramış bulunuyor. Ben de bu hafta meslektaşlarımla beraber Güney Afrika’ya dönecek ve hapsimi isteyeceğim. Oğlumun da benimle beraber seve seve mücadeleye katıldığını ve şu an altı aylık ağır iş cezasını çekmekte olduğunu belirteyim. Mücadele süresince dördüncü hapisliği bu.” (6).
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Bukalemunlar İçin Müzik, Truman Capote, Remzi Kitabevi, 1990. Sayfa 99.
(2) Pura Vida, Patrick Deville, Sel Yayıncılık, 2005. Sayfa 19, 22.
(3) Tolstoy Gandhi Mektuplaşmaları, Vakıfbank Kültür Yayınları, 2019. Sayfa 12, 13.
(4) A.g.e., sayfa 37.
(5) A.g.e., sayfa 38.
(6) A.g.e., sayfa 44.
Leave A Reply