Rodezya’daki İngilizler, Hollanda asıllı topluluğu önemsemez, görmezden gelirdi. Çocuklarının da dago çocukları ile oynamasına izin vermezlerdi. Dago, İtalyan, Yunan, Portekiz, İspanyol asıllıları küçümsemek için kullanılan argo bir sözcüktü (sayfa 3, 29).
Rodezya’da siyahlar polis bile olsa beyaz tene el süremezlerdi (sayfa 5).
Tepesinin attığı bir gün yerlinin birini öldürmüştü. Bu yüzden otuz sterlin para cezasına çarptırıldı (sayfa 7).
Hiçbiri efendi-uşak ilişkisi dışında yerlilerle iletişim kurmazdı. Hiçbiri yerlileri birer insan olarak kendi yaşamları içinde görüp tanımazdı (sayfa 12).
Toplumun saygın bir üyesi olarak kalmak isteyen insan, ırk ayrımını bütün nüanslarıyla ve incelikleri ile yaşamak için zihnini pek çok şeye kapatmak zorundaydı. Ama o zamana kadar olayı açık seçik kavrayabileceği ve beyazların davranışlarının temelinde kendini savunma mücadelesi veren ‘beyaz uygarlık’ın olduğunu anlayacağı anlar olacaktı; o ‘beyaz uygarlık’ bir beyazın, özellikle de bir beyaz kadının bir siyah ile ister iyi ister kötü niyetli olsun herhangi bir ilişkisi olabileceğini hiç, ama hiç kabul etmeyecekti. Çünkü bunu kabul ettiği anda ‘beyaz uygarlık’ çöker ve onu hiçbir şey kurtaramaz (sayfa 21).
‘Sınıf’ Güney Afrika’ya özgü bir sözcük değildi; onun karşılığı ‘ırk’ sözcüğüydü (sayfa 32).
Tabii yerlilerden korkardı. Güney Afrika’da her kadın yüreğine yerli korkusu yerleştirilerek büyütülür. Çocukluğunda dışarıya yalnız çıkması yasaktı, nedenini sorduğunda….yerlilerin iğrenç oldukları ve ona çok kötü şeyler yapabilecekleri söylenirdi (sayfa 61).
Kendinden üstün konumdaki birinin yüzüne bakmamanın, yerlilerin bir nezaket kuralı olduğundan haberi yoktu; bu tavrı yerlilerin güvenilmezliğine ve sahtekarlığına bağlıyordu (sayfa 74).
‘Sözleşmeli yerli’, Güney Afrika’da, eski zorunlu asker toplama yöntemiyle işe alınanlara denirdi. İş aramak için göç eden yerlilerin yolları üzerinde pusu kuran beyaz adamlar, çoğu kez zor kullanıp onları büyük kamyonları doldurur, iyi çalışma koşulları vaat ederek baştan çıkardıkları bu insanları, bir yıllık sözleşme karşılığında adam başına beş sterline beyaz çiftçilere satarlardı (sayfa 127).
Beyaz çiftçilerin en çok yakındıkları şey, yerli işçilerini dövmelerine izin verilmemesiydi. Bunu yaparlarsa işçi polise şikayette bulunabilirdi ama bu çok seyrek olurdu (sayfa 133).
Bunlara okuma yazma öğretilmemeliydi; beyaz adamların yanında çalışmanın ve onların çıkarına çalışmanın onurunu öğrenseler yeterdi (sayfa 175).
Güney Afrika’nın birinci kuralı şuydu: Beyaz soydaşlarının belli bir seviyenin altına düşmelerine izin vermeyeceksin; çünkü buna izin verirsen zenci kendini seninle eşit görür (sayfa 203).
Türkü Söylüyor Otlar, Doris Lessing, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2023.
Leave A Reply