Sömürgeciliğin faklı yönleri, sonuçları vardır: Sömürgeciliğin ilk yüzyılında tahminlere göre Amerika sakinlerinin %95’i ölmüştür. Virütik çiçek ve gribin ölümcül etkileri 1545 ile 1550 yılları arasında Cocoliztli salgınına neden olmuş, Chiko ve Guatemala’da yaşayan insanların %90’ı bu hastalıkla boğuşmuştu. Bu bir çeşit tifoydu. Kristof Kolomb’un 1493’te ilk yolculuğundan geri dönmesi ile beraber İspanya’yı frengi sarmıştı. Frengi, denizciler tarafından Eski Dünya’ya getirildiği düşünülmüştü ama yeni genetik analizler frenginin iki kıta arasında gidip geldiğini gösteriyor. Frambözi ve frengi ortak atalara sahip hastalıklardır. Frambözi Afrika’da gelişmiştir ve Amerika’ya seferler başlamadan önce Avrupa’da görülmüştür. Frambözi virüsü, Avrupalılar tarafından Yeni Dünya’ya taşınmış da olabilir.
Genlerimizin Yolculuğu, Johannes Krause, Thomas Trappe, Say Yayınları, 2021. Sayfa 194, 195, 198, 199.

Zimbabwe’de kaldığım otel odasından.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, 2024.
1847 yılında Karl Marx şöyle yazmıştı: “Kölelik olmadan pamuk olmaz. Pamuk olmadan modern sanayi olmaz. Sömürgelere değerini kazandıran kölelik olmuştur; dünya ticaretini yaratan kölelik olmuştur ve büyük sanayinin ön koşulu da dünya ticaretidir. Kölelik son derece büyük öneme sahip bir ekonomik kategoridir.”
1500-1800 yılları arası dönemde 30 milyon civarında Afrikalının köle yapılarak Amerika’ya taşınmak üzere gemilere bindirildiği ve 11 milyonunun yolculuğu tamamlayabildiği biliniyor.
Tampon Ülke, Mehmet Ali Güller, Kırmızı Kedi Yayınları, 2021. Sayfa 28, 29.
Köleliğin yaygın olduğu ve uzun süre devam ettiği yerlerde bir kitle hareketinin doğması zayıf bir ihtimaldir. Köleler arasındaki mutlak eşitlik ve köle mahallelerindeki samimi komünal hayat, bireysel hüsranı önler. Kölelik kurumunun olduğu bir toplumda başkaldıranlar, yeni köle olanlar ve kölelikten azat edilenlerdir. Kölelikten azat edilenlerin hoşnutsuzluğunun esas nedeni, özgürlüğün ağırlığıdır.
Geri kalmış ülkelerde, Batı uygarlığı ile kurulan temaslar sonucunda ortaya çıkan hoşnutsuzluk, esasen hakim durumda olan yabancıların uyguladıkları sömürüye yöneltilmiş bir hınç değil, komünal hayatın zayıflamasının sonucudur. Batı’nın getirdiği yararların hiçbiri, komünal bir varoluşun yerini alamamıştır. Yerli halk arasından Batılılaşmış bir kişi başarıya ulaştığı takdirde bile, zengin de olsa itibarlı bir meslekte ustalaşsa da mutlu olamayacaktır. Sömürge ülkelerdeki milliyetçi hareketler, bir bakıma grup varoluşunu kurma uğraşı ve Batı bireyciliğinden kaçtır.
Bir sömürge gücü olarak Sovyet Rusya’nın avantajı, ırksal ön yargısı olmaması dışında, bireylerin eski aşiret ve kabilesinden daha sıkı bağlarla Sovyetleştirilmiş ve komünal olarak kenetlenmiş bir grubun üyesi olarak yeni bir hayata başlamış olmalarıdır.
Kesin İnançlılar, Eric Hoffer, Olvido Kitap, 2024. Sayfa 49, 57, 59.
Leave A Reply