Tarih bugünün geçmişe bakma tarzıdır. Fransızca ve İngilizcede tarih sözcüğünün hem tarih hem de öykü, hikaye anlamına gelmesi bir tesadüf değildir. Tarih geçmişin hikaye edilmesidir. Geçmiş tek, tarih çoğuldur. Geçmiş ile tarihin seyri birbirinden bağımsızdır. Tarih iktidarla, güçle, egemenlik ile ilişkilidir. Bugüne egemen olan, tarih üzerinden geçmişe de egemen olur. Afrikalı doğuştan mağluptur. O ancak başkalarının tarihinin konusudur, nesnesidir. Hegel acımasızca böyle der. Batılı ve modern olmak budur (1).
27 Mayıs, 12 Eylül’den sonra Bayram olmaktan çıktı. Yani tarih yeniden yazıldı. Değişen geçmiş değildi, sadece tarih değişti. Tarih geçmişin yeniden inşa edilmesidir. Yeniden inşa edilmesi, biteviye. Geçmiş aslında hiçbir zaman tamamlanamaz. Geçmiş bitmemiş bir projedir. Habermas‘ın “Bitmemiş Bir Proje Olarak Modernlik” derken kastettiği gibi. Tarih hala ve hep ideolojiktir (2).
Modern kavramı ile doğrusal tarih anlayışı aynı dönemde ortaya çıkmıştır. Modern olmak, tarihe doğrusal bir şekilde bakmak demektir. Modern doğrusal tarih anlayışı, başı ve sonu belli olan, içinde belli bir erek, yani telos taşıyan, hedefi kurtuluş olan bir tarih anlayışıdır; kendi içinde bir sürekliliği barındırır ve doğrusaldır. Tarihe kronolojik bakış üzerine sistematik çalışmalar 16. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmıştır (3).
Bugünün geçmişle ilişkisi hafıza üzerinden, hatıralar üzerinden kurulur. Bugünün gelecekle ilişkisi de umutlar, beklentiler üzerinden. Geçmiş ve gelecek şimdi üzerinden tanımlıdır (4).
Herkes tarihi kendi istediği yöne doğru çeker ama tarih gitmesi gereken yöne doğru gider. Bir tarihsel öznenin tarihi ittiği yön, zaten tarihin gitmesi gereken yön ise, o tarihsel özneye kahraman denir.
Hegel’in tarih felsefesine göre, tarih, diyalektik bir işleyişe sahiptir. Diyalektik işleyişte sentezin, tezi ve antitezi içinde barındırması ve daha üst bir aşama olmasından dolayı, Hegel’e göre her tarihsel dönem bir önceki döneme göre daha ileri bir aşamayı temsil eder. Tarihin bir noktası, tarihin geçmişteki bütün noktalarını içerir. Onları içerir ve aşar. Her bir nokta, öncekilerin bir sentezidir. Yaşanmışlıkların hiçbiri boşa gitmez (5). Hegelci tarih diyalektiği insanların iradesi ile, aklı ile Geist (Ruh) arasında kurulu bir ilişkidir. Tarih yapmak insanın alın yazısıdır (6).
Marx‘a göre özel mülkiyetin ortaya çıkışı tarihin başlangıcıdır. Özel mülkiyetin olmadığı dönem tarih öncesidir. Özel mülkiyetin ortadan kalkacağı nokta tarihin sonudur. Tarihin diyalektik bir işleyişe sahip olduğu, her tarihsel dönemin bir önceki döneme göre daha ileri bir aşamayı temsil ettiği hususlarında Hegel ile aynı görüşleri paylaşan Marx, tarihin işleyişinde belirleyici unsurun üretim biçimi ve buna bağlı olarak gelişen üretim ilişkileri gibi maddi bir yapı olduğunu iddia ederek Hegel’den ayrılır. Marx’ın tarih felsefesi, teleolojik bir karaktere sahiptir (7).
(Teleoloji-erekbilim. Amaç ve sonuçları, sebepleri inceleyerek izah etmek, amaca veya hedefe yönelik akıl yürütmek)
Doğrusal tarih anlayışında daha iyiye daha güzele doğru ilerlenir. Köleciliktense feodalizm daha iyidir. Kapitalizm ondan daha iyidir. Sosyalizm daha da iyidir. Komünizm çok çok daha iyidir. Tarihin her bir noktası daha öncekileri içerir ve aşar (8).
Yararlanılan Kaynak
(1) Benjaminia: Dil, Tarih ve Coğrafya, Besim F. Dellaloğlu, Versus Kitap, 2008. Sayfa 125,126.
(2) A.g.e., sayfa 128.
(3) A.g.e., sayfa 129, 130,131.
(4) A.g.e., sayfa 133.
(5) A.g.e., sayfa 137, 138, 141.
(6) A.g.e., sayfa 138.
(7) A.g.e., sayfa 139, 140.
(8) A.g.e., sayfa 142.
Leave A Reply