Sanat bütün biçimleri ile ilkin zihinsel bir eylemdir (1).
Erwin Panofsky, bir filmi değerlendirmenin ölçütlerinden birinin teatral katışıklıklar taşımaması olduğunu yazmıştı. Sinema tarihi, genellikle sinemanın teatral modellerden kurtuluşunun tarihi olarak ele alınır: İlk olarak teatral “cepheden tasvir”den (hareketsiz kamera), ardından teatral oyunculuktan (stilize edilmiş, abartılmış hareketler), daha sonra da teatral donanımdan. Filmlerin teatral durağanlıktan sinematik akışkanlığa, teatral yapaylıktan sinematik doğallık ve dolaysızlığa doğru ilerlediği kabul edilir (2).
Estetik yargı, gerçek yaşam ortamlarında çekilen filmlerin stüdyoda çekilenlere kıyasla daha iyi, yani daha sinematik, olduğu yönündedir (3).
Hem yüksek hem popüler bir sanat olan sinema, sahiciliğin sanatı olarak görülür. Tiyatro ise aksine, kostüm giymek, rol kesmek, yalanlar söylemek anlamına gelir. Aristokrat zevkini ve sınıflı toplumu çağrıştırır (4).
Tiyatroda izleyici görüş açısını değiştiremez. Sinemada ise izleyicinin gözleri kameranın merceği ile özdeşleşir, sürekli hareket halindedir (5). Ama kinayeli, özenli senaryoları ve esasen görsel bir deneyim olmayı reddedişleri ile Bresson ve Godard’ın filmleri ile Ozu’nun nispeten hareketsizleştirilmiş kamerasını da unutmamalıyız (6).
Tiyatro uzam kullanımı ile sınırlıdır. Sinema ise süreksiz bir alan kullanımı imkanına sahiptir. Sesli filmlerdeki uzun planlar, sessiz filmlere özgü kısa planlardan ne daha çok ne daha az sinematiktir (7).
Sinemada planın kimin bakış açısından görüldüğü önemlidir. Sinematik anlatıda saklı bulunan kimin bakış açısından görüldüğü belirsizliğinin tiyatroda herhangi bir karşılığı yoktur.
Sinema bir üründür, tiyatro ise bir performans (8). Bir filmin projeksiyonu bir diğerinin özdeşi iken tiyatro performanslarının hayli değişken olması normaldir. Filmlerdeki roller oyuncuların performansıyla özdeştir; oysa tiyatroda yalnızca yazılı oyun sabittir, herhangi bir sahnelemeden bağımsız olarak mevcuttur (9). Filmin yönetmeni, onun “yazarı” olarak kabul edilebilir (10).
Tiyatro etkinliği daima yenidir, filmler ise yaşlanır (11). Tiyatronun modasının geçtiği, sinemanın onun yerini aldığı, sinema filmlerinin tiyatroyu demode kıldığı söylenir. Resim ve fotoğraf birbiriyle rekabet etmek yahut birbirinin yerine geçmekten ziyade paralel bir gelişim gösterir. Tiyatro ve film de öyledir (12).
Yararlanılan Kaynak
- Radikal İrade Üslupları, Susan Sontag, Everest Yayınları, 2021. Sayfa 137.
- A.g.e., sayfa 123, 124.
- A.g.e., sayfa 126.
- A.g.e., sayfa 127.
- A.g.e., sayfa 128.
- A.g.e., sayfa 129.
- A.g.e., sayfa 134.
- A.g.e., sayfa 136.
- A.g.e., sayfa 137.
- A.g.e., sayfa 139.
- A.g.e., sayfa 141.
- A.g.e., sayfa 143.
Leave A Reply