
Anadolu’dan Yansımalar, Ragıp Basmazölmez, 2001. (Kumaşla kaplanmış tahta bavula bu enstalasyonda su dökme sesi de eşlik ediyordu).
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Baksı Müzesi, 2016.
“Dünya ve metin, yolculuk ve okuma birbirine eşlik eden imgelerdir. Yolculuk da okuma da zaman içinde ilerler, hem dünya hem metin bir mekan tanımlar. Yolculuk olarak hayat en eski metaforlardandır; okumak bir kitabın içerisinde seyahat etmek olarak düşünülür. Bu imge, üç faaliyetle bağlantı kurar: okuma, yaşama ve yolculuk. Okur, hem dünyada hem de hayatta yolculuk eden gezgindir.” (1)
İbnü’l Arabi, “Varoluşun kökeni harekettir. Hareketsizlik, varoluşun içinde yer alamaz, çünkü varoluş hareketsiz olursa, kaynağına yani Hiçliğe geri döner. İşte bu yüzden, bu dünyada da, ahirette de yolculuk hiç durmaz,” der (2).
“Dünyada öyle yerler vardır ki, kişi oraya ayak bastığında veya ayrıldığında daha önce oraya varmış ve ayrılmış herkesin duygularıyla gizemli bir şekilde yüceltilir.” (3)
“Dante’nin çağdaşlarına göre yolculuk, yaşamak denen temel edimi yansıtırdı; tehlikeli, çoğu zaman acımasız, ölümcül cazibelerle doluydu ve süresi belirsizdi.” (4).
Cees Nooteboom, sürekli yolculuk eden biri daima başka yerdedir ve dolayısıyla daima yoktur, diye yazar. (5).
Pascal, dünyanın talihsizliğinin kökünde insanoğlunun yirmi dört saat bir odada kalamaması yatar, demiştir. (6).
Montaigne için de yolculuk, okumaya benzer, bir özdüşünüm (self-reflexive) alıştırmadır. (7). Montaigne, 1580 yılında, 47 yaşındayken at sırtında Kuzey Fransa, İsviçre, Kutsal Roma Germen İmparatorluğu ve İtalya’yı kapsayan 17 ay, 8 gün süren uzun bir yolculuğa çıkmıştı. Bu yolculukta iki gurur yaşamıştı: Denemeler’in bir nüshasını Kral III. Henri’ye sunmuş, Roma’da kendisine yurttaşlık bağışlanmıştı. Sağlık sorunlarını gidermek için kaplıcaların yerleri güzergahın belirlenmesinde rol oynamıştı. Denemeler’in yazımı sonrası tatil yapma ve dönüşte ‘yakınlarına karşı taze bir sevgiyle dolma’ isteği de yolculuğun amaçları arasındaydı. Verimli yolculuklar, merakın vazgeçilmez eşliğinde, yabancılarla, ötekilerle, temas sonucunda farklılıkları kabule ve evrilmeye yol açanlardır. Bildik coğrafyaların dışındaki güzellikleri, yeni yerleri tanıma fırsatı, ruhsal ve hatta fiziki sıkıntıları bastıranlar, unutturanlardır. Bu yolculukların sonunda gezgin, nicelendirilebilir bir kazançla dönmez yurduna, şu kadar kilometre yol gitmiş, şu kadar yer gezmiş…Bunlar pek önemli sayılmayabilir; gezgin değişmiş biri olarak döner sadece (8).
“Seyahat ederken önyargı duvarlarının yıkıldığını, habis tutkuların ve nahoş huyların dizginlendiğini, idrakin, bilgiye susamışlığın, kitap alıp okuma şevkinin yayıldığını, öteki insanların yaşadıkları şartların ve çektikleri acıların daha geniş çapta öğrenilmesiyle sevecen duyguların uyandığını görmek keyif verici, diye yazan Thomas Cook, gezmenin insan ufkunu genişlettiği ileri sürmüş. Demiryolu Avrupa ülkelerinin dışa açılmasını sağladı, nefretlere ve ayrılıklara son verdi. Mark Twain, seyahat önyargı, bağnazlık ve dar görüşlülük için tehlikelidir, diye yazınca bu fikir, 19. yüzyıl edebiyatının klişesi haline geldi. Yurtdışı seyahatle, yabancı dilleri öğrenmeyle, yabancı kültürlere açıklıkla kozmopolit bir dünya görüşü oluştu. Kendini evinde gibi rahat hissetmek Avrupalılığın özü oldu (9).
Yararlanılan Kaynaklar
- Gezgin, Kule ve Kitapkurdu, Alberto Manguel, YKY, 2016. Sayfa 42,43.
- A.g.e., sayfa 43.
- A.g.e., sayfa 43.
- A.g.e., sayfa 44.
- A.g.e., sayfa 45.
- A.g.e., sayfa 45.
- A.g.e., sayfa 45.
- At Sırtında Bir Hümanist: Montaigne’in Orta Avrupa ve İtalya Yolculuğu, Ömer Bozkurt, Yol Günlüğü, YKY, 2012. Sayfa 8, 10, 13, 14, 30, 31.
- Avrupalılar, Orlando Figes, YKY, 2020. Sayfa 239, 240, 241.
- Yol Günlüğü, Michel de Montaigne, YKY, 2012.
Leave A Reply