
Boccaccio’nun aşık olduğu, Fiammetta dediği, Napoli Kralı’nın kızı (bazı kaynaklarda gayri meşru kızı) olan Maria d’Aquino. Boccaccio onun için pek çok eser kaleme aldığı gibi, sayısız sone, balad ve madrigaller de bestelemiştir.
Boccaccio (1313-1375) için güzel kadın, Ameto adlı eserinde tarif ettiği gibi kaşları birleşik, hafif bükülmüş tek bir çizgi halindedir. Artık Bizans döneminde ideal sayılan yay gibi iki kaşın modası geçmiştir. Burun, ‘şahin burun’ olmalıdır. Ortaçağ’da olduğu gibi alın artık yuvarlak değil, Boccaccio’nun tasvirlerinde yassıdır. Ayaklar mini minidir. Koyu renkli, badem gözler çapkınca bakar.
Fotoğraf: decameron-1.com
- Şair Agnolo Firenzuola (1493-1543), kadın güzelliği üzerine bir yazı yazar. Ressamların ve herkesin görüşünü paylaşarak en esaslı ve en güzel saç rengi olarak hafifçe kumrala çalan sarı rengi seçer. Saçlar gür, kıvırcık ve uzun; kaşlar kara, cilt donuk beyaz değil, duru ve parlak; gözler kara, göz akı hafifçe mavimsi olmalıdır. Kara gözler, Venüs’ün bir hediyesidir ama tanrıçalar mavi gözlü olur. Burun, yukarıya doğru gayet hafifçe ve düzgün biçimde incelmelidir. Yazıda, şahin burnun kadına hiç yakışmadığı öne sürülür. Ağız küçük, dudaklar orta kalınlıkta; beyaz omuzlar geniş ve kemiksiz; kollar dolgun, taze ve sıkı inen bacaklar uzun, alt kısmı narin, dolgun beyaz baldırlı; parmaklar uzun ve narin olmalıdır. Gülmek ise ruhun bir parıldayışı olarak tanımlanmıştır.
Yararlanılan Kaynak
İtalya’da Rönesans Kültürü, Jacob Burckhardt, Okuyan Us, 2018. Sayfa 377-380.
Leave A Reply