- 2014’te IŞİD’in işlediği kıyımlara karşı Britanyalı Müslümanlar #Not In My Name/ Benim Adıma Asla/ Benim Adıma Konuşma kampanyasını başlattılar. Bu hunharca katliamlar benim adıma, benim inandığım İslam adına yapılamaz, diyen başörtüsü takan ya da takmayan kadınlar, erkekler, gençler, farklı etnik kökenden gelen bireyler kampanyanın video filminde yer aldılar.
- 7 Ocak 2015’te Michel Houellebecq’in, Soumission/biat, itaat, teslimiyet, boyun eğme adlı romanı satışa çıktı. Romanda, 2022 yılında Fransa’nın Müslümanlığı kabul edişi anlatılmaktaydı.
- 7, 8 ve 9 Ocak 2015’te Paris’te haftalık mizah dergisi Charlie Hebdo’ya, ardından bir koşer süpermarketinde gerçekleştirilen katliamlar geldi. Charlie Hebdo’da terör saldırısı günü yayımlanan kapak konusu Houellebecq ve romanına ayrılmıştı.
- Houellebecq’in Plateforme/Platform adlı romanı da 11 Eylül 2001’den birkaç gün önce çıkmıştı. Bu romanda da anti-İslam pasajlar vardı.
- Charlie Hebdo katliamlarından sonra #Not In My Name kampanyası güncellendi.
- Bunlar Avrupa’da İslam korkusunu besleyen olaylar oldu.
- 2011’de Norveç’teki Breivik katliamının, Avrupa’nın kapılarını İslam’a açan sol gençliği cezalandırma isteğinin bir sonucu olduğu yazıldı.
- İslam, Batı toplumlarının belli başlı kamusal meselelerinden biri haline geldi. Düşman odaklı düşünce yayıldı. İslam karşıtı dalga, aşırı sağ partilerin aldıkları oy oranındaki artışta da görüldüğü üzere, 2000’li yılların başından beri giderek daha sağlam bir yer edindi.
- Cami inşaatı, başörtüsü, helal tüketim, caiz ile haram arasındaki sınır, kutsal mefhumu, kutsal ve küfür tanımı tüm Avrupa bağlamında medyatik tartışmaların tekrarlayan konuları haline geldi.
- “Yerli” kent sakinleri kendi ülkelerinde azınlık haline gelmekten korkarken, Müslüman kent sakinleri ise şüpheli konumuna düşmekten şikayetçi.
- İngiliz siyaset bilimci Tariq Modood, bu duruma kültürel ırkçılık adını vermekte; Nilüfer Göle ise, İslamofobi’nin ırkçılıktan farklı olduğunu, çünkü güç ilişkilerini tersine çevirerek Batılıları mağdur gösterdiğini öne sürmektedir ve ırk kategorisinin artık dinsellik kılığına büründüğünü savunmaktadır.
- 1990’lı yıllardan bu yana sanat, İslam’ın kutsal sembolleri, tesettürlü kadınlar, cihatçılar, başörtüsü ve çarşaf, burka, minare, seccade gibi İslam’ın simgeleri ve domuz Batı sanatında giderek daha önemli bir yer işgal etmeye başlamıştır.
- İslam’ın Avrupa kültürel bağlamında bir Öteki olarak ortaya çıkışı, çoğu Müslüman olan göçmen sorunu ile katlanmaya devam ediyor.
- Baudrillard’a göre terör somut bir düşman değildir. Terörizme karşı yürütülen savaş bir Dördüncü Dünya Savaşı’na dönüşmüştür ( üçüncüsü Soğuk Savaş’tır.).
- Merkez Çöktü tezi, Batı’da merkezi temsil eden politikacıların karşı karşıya oldukları sorunlara çare bulamamaları üzerine ünlü olan bir tezdir. Göçmen sorunu, “öteki”nin entegrasyonu, terör, ekonomik sıkıntılar bu sorunlardan bazılarıdır. Bu tez, bu durumda seçmenin ihtiyacına radikallerin cevap verdiğini savunur. İngiltere’nin eski Dışişleri Bakanı, İşçi Partili David Miliband bu durumu küreselleşme ile açıklar.
- Toplumlarda iç düşman korkusu, kriz endişesi, yabancı düşmanlığının yayılması, demokratik kurumları zayıf ülkelerde diktatörlük rejimlerinin kapısını açar.
başörtüsü, Baudrillard, Benim Adıma Asla, Benim Adıma Konuşma, biat, Bologna, boyun eğme, Breivik katliamı, Çağdaş Dönem, Çağdaş Sanat, Çağdaş Sanata Varış, caiz, Cami inşaatı, Cehennem, Charlie Hebdo, David Miliband, diktatörlük, Dördüncü Dünya Savaşı, fresk, Gilbert ve George, Giovanni da Modena, göçmen sorunu, Günah Keçisi, haram, helal tüketim, Houellebecq, Hz. Muhammed, IŞİD, Islam, İslamofobi, itaat, İtalya, Katolik Kilisesi, korku, kültürel ırkçılık, Merkez Çöktü tezi, Michel Houellebecq, Nilüfer Göle, Norveç, Not In My Name, Öteki, Plateforme, San Petronio Bazilikası, Soğuk Savaş, Soumission, Tariq Modood, terör, Teslimiyet, West End
Leave A Reply