- René Magritte, Belçikalı bir sanatçı. Çalışma tarzı Dali’nin tam tersi. Düşlerle bilinçaltına inmeye inanmıyor. Halüsinasyon yapanlara çok kızıyor. İç alemle değil zihinle ilgili. Çalışmaları felsefe ağırlıklı. Mantığa karşı. Mantığın kişiyi belli bir yola sürüklediğine, gerçeği kalıplardan arındırıp, mantığı bir kenara bırakıp asıl gerçeği görebilirsek bu, düşlerden daha şiirseldir, diyor. Resimlerinde birbirine ters düşen imgeleri yanyana koyuyor, objelerin yerlerini, anlamlarını değiştiriyor. Günümüzün Sürrealist sanatçıları Magritte’in yolunu izliyor. Önceleri Kübist, daha doğrusu Pürist tablolar yapmış. 1930’larda Sürrealist çalışmaya başlamış. Fotogerçekçiler de Magritte’ten çok şey almışlar.“Kolayca anladığımız şeylerin rahatlığında çürümeyelim”; “Bilinçaltı hep en kötü şeyleri depoluyor, ben bunları resmetmek istemiyorum”, diyor.Magritte çocukken annesi boğulmuş. Sudan çıkarıp üzerine örtü örttüklerini görmüş. Yüzü örtülü figürler var bazı tablolarında. De Chirico ve Ernst’ten etkilenmiş. Spontane çalışmıyor, pek çok eskiz yapıyor, sonra resmi çiziyor. Zihnin aynı anda pek çok şeyi, olmuş olanı ve olacağı da kavrayabildiğini ve unutmadığını düşünüyor. Freud’un seks sembolü saydığı imgeleri tablolarında çok kullanıyor: şemsiye, sopa, ağaç, silah, timsah, balık, zeplin, uçan makinalar, balonlar, uçan “şey”ler. Bir pipo resmi çizmiş, altına “Bu bir pipo değildir” yazmış. Peki nedir, diye sorulduğunda, bu bir pipo resmidir, diyor. Resimlerine yazılar yazması sonradan çok kullanılan bir yöntem olmuş. Belçikalı sanatçılar arasında Sürrealizm hala gözde bir stil.
- Beyaz Rus ve Yahudi Marc Chagall neşeli, renkli, masalımsı, çocuksu resimler yapan bir Sürrealist. Çok zor bir yaşamı olmasına rağmen hassasiyetini hiç kaybetmiyor ve resimlerinde devamlı olarak mutluluk temasını işliyor. Mutluluğu anlatmayı pek sevmeyen Sürrealistlere bu durum ters düşüyor. İlk resimleri Kübo-Fütürist, Fovist. Kübizm’i renkçi ve dekoratif. Sonra soyuta doğru gitmeye başlıyor. 1910-14 arasında çok kullandığı sembollerinden inek koruyuculuk ve analık hissini; boğa maskülenliği; keçi seksi; 1924-28 arasında çok kullandığı at ve eşek yaşam gücünü; horoz coşkuyu ve verimliliği; balık ruh derinliği ve dini simgeliyor. Resmettiği hayvanlar şuuraltını temsil ediyor. Yine çok resmettiği sirk dünyanın dönüşünü, olaylarını, kozmik enerjiyi, yaratıcılığı; saat ise zaman ve mütevazi yaşamı sembolize ediyor. Hangi stilde resim yaparsa yapsın hepsinde dini bakış açısı var. Hıristiyanlık ve Yahudilik birleşsin istiyor. Tabloları modern hümanizmanın en şiirsel ve yeni anlatım örneği. Yeni bir duygusallık anlayışı ile lirik ekspresyonizmin en mükemmel örneklerini verirken, modern resme şiir ve hikayeyi sokuyor. Yaklaşımı dualist. Şuuraltı-mantık, pozitif-negatif, gerçek-ruh, yaşam-ölüm…En derin ve en saf öze inmek istiyor. Damdaki Kemancı’dan ilham alarak damda geçen olayları anlatan pek çok tablo yapıyor. Kollektivizme inanmıyor. Ülkesinde kötü olaylar olurken kırmızı meleğini tepetaklak çiziyor ve tabloya Düşen Melek adını veriyor. Resimlerinde dini temalar kullanmasının yanı sıra 1957 yılında Kudüs‘teki Hadassah Ein Kerem Hastanesi Sinagogu’nun camlarını boyadı. (Bloğumuzda 23 Temmuz 2013 tarihinde yayımladığımız Judaism 17’de Chagall’ın vitraylarının tümünü paylaşmıştık.)
- İsviçreli Paul Klee çok iyi keman çalıyor. Her sabah bir saat Bach çalıp sonra resim yapmaya başlıyor. Tablolarında müzik çıkış noktalarından biri, çoksesli müziği işlediği temaları var. Nota yazısını çağrıştıran tablo düzenlemeleri yapmış. Ailesinin bir kanadı Fas’tan. Kendisi de pek çok kez Kuzey Afrika’ya gitmiş. Oralardan döndüğünde rengin onu ele geçirdiğini yazmış. Bauhaus’ta on yıl hocalık yapmış. Nadir solak ressamlardan. Doğu etkisi zaman zaman resimlerinde görülüyor. Çok etkilendiği Delaunay’ın aksine resimleri konulu. Empresyonizm, Der Blaue Reiter, Kübist etkili resimler yapmış. Devirler iç içe geçmiş. Kübist eserleri yoğun bir şekilde renklendirilmiş, İslami bir soyutlama ile karıştırılmıştı. Kübizm’in şekillerini kullanmasına rağmen Kübizm’in amacı olan şekilleri parçalama Klee’nin amaçları arasında olmamış. Geometride büyük bir denge buluyor, soyut resimler de yapıyor. Geometriye simgesellik ögesi eklemiş. Resimleri dünyevi olduğu zaman daha statik, kozmik olduğu zaman daha dinamik oluyor. Kozmik olduğunda kullandığı espas farklı, her şey uçuyor gibi oluyor. Dualist yaklaşımı var. Negatiflikleri zıtlıkları belirtmek, yaratıcılık ve gelişimi ifade etmek için eril niteliklerle; pozitiflikleri iyilik, büyüme, sakinliği ise dişil niteliklerle betimlemiş. Tablolarında kullandığı okların, kader çizgisi olabileceği söyleniyor. Yönleri gösteren oklarıyla son derece geometrik ya da ‘mutlak’ resimler yapmış. 1937’de Münih’te açılan ‘soysuzlaşmış sanat’ sergisinin baş köşelerinden biri Klee’ye ayrılmıştı. Naziler yüz kadar eserine el koydular. Son döneminde resim yazıları, mizahla dolu hiyeroglifleri vardır. Sürrealistlerin hayalle gerçeği kaynaştırma biçimindeki resimsel düşüncelerine Klee’de rastlanmaz. Ne fikirleri, ne de yaşam biçimi açısından Sürrealist değildi. Ancak Sürrealistler onu kendilerinden biri olarak kabul ederler.
Bach, Berlioz, Çağdaş Sanat, Çağdaş Sanata Varış, Çaykovski, De Chirico, Debussy, Delaunay, Ernst, Error on Green, Fovist, Insula Dulcamara, Kollektivizm, Kübizm, Kübo-Fütürist, Marc Chagall, Mussorgski, Not to be reproduced, Paris Opera Garnier, Paul Klee, Ravel, René Magritte, Romeau, Stravinski, sürrealizm, Wagner
Leave A Reply