Bloğumuzda Avangard konusunu daha önce kısaca incelemiştik. Şimdi ise Çağdaş Sanata Varış dosyamız için konuyu biraz daha genişletmek istiyoruz.
AVANGARD 1
- Avangard akımın hedefi bizlere dünyayı farklı gözlerden yorumlatmak, arkaik veya egzotik modellere, düşlerin evrenine, akıl hastalarının fantezilerine, uyuşturucuların neden olduğu halüsinasyonlara, malzemenin yeniden keşfine tanıklık yaptırmak, gündelik eşyanın yeniden sunumundan zevk almayı öğretmektir.
- Avangard, aslen askeri bir terimdir ve öncü birlik demektir.
- Avangard sanat, kültür ve politikada geleneksel sınırları zorlayan, deneysel, yaratıcı kişi ve eserler için kullanılır.
- Avangard, köklü dönüşümlerin bayraktarıdır.
- Politik ve toplumsal radikalizm ile ilişkilendirilmiştir. Kendine has politik ve sosyal motivasyonlu sanat anlamını taşır.
- Erken dönem Avangard hareketlerin doğası, içerik yerine biçime, konudan ziyade estetik etkiye önem veren kurallara meydan okumaktır. Avangard figürler, sanatın fikir ve kavramlarla ilgili olduğu kanısını paylaşmıştır.
- Avangard kültürel kurumlara, kültürel hiyerarşiye, “büyük sanat” kanonuna; sanatçıların, satıcıların, patronların, galerilerin ve müzelerin oluşturduğu sisteme karşıdır.
- Avangard teriminin sanata yönelik olarak ilk kullanılışı 1825 yılında St. Simeon Kontu taraftarlarından Olinde Rodrigues (1795-1851) tarafından, sanatçının halkın öncüsü olarak tanımlanmasıyla oldu. Rodrigues sosyal, politik ve ekonomik reformların sanatın gücü ile en hızlı ve etkili şekilde yapılabileceğini öne sürmüştü. Bu görüş, toplumu sanat yoluyla dönüştürmeyi önerir. Sanatın bize en ileri toplumsal eğilimleri bildirip yol gösterdiği, sanatın misyonunun öncülük olduğu düşünülmüştü. Bu tespitten sonra sanat, ondan yararlanmayı uman siyasetçiler tarafından yüceltilir, adeta seküler bir kült, yeni bir din gibi olur.
- Sanat 1848’de kült olmaktan çıkar. Fransa’da monarşiye birlikte son veren burjuvazi ile işçi sınıfı 1789’da organik ve armonik toplum hayalleri kurmuşlardı. 1848’de barikatlarda yalnız bırakılan işçiler hunharca ezilince, burjuvazi ile işçiler saflaşır, kurulan toplum hayalleri tükenir. Baudelaire, tanık olduğu şiddetin ardından “faydacılık sanatın en beter düşmanıdır”, “sanatın amacı ahlaktan bağımsızdır” tespitlerini yaparak sanatın özerkleşmesi gerektiğini öne sürer.
- 1848’deki büyük düş kırıklığının ardından sanat ve edebiyat, sadece geleneğinden değil, çağdaş ahlak, bilim ve siyaset söylemlerinden, davalarından ve popüler kültürden kendini yalıtır. Burjuva zihniyetine düşman olur. Vahşi olanı, primitif olanı yüceltir. Sanat artık sadece kendisini temsil eder, biçimi içeriği olur. Sanat artık hayattan kopmuştur, kendine özgü bir iktidar peşindedir.
- Sanat düşünsel özerkleşmesine koşut olarak:
*aristokrasiden kalma ilişkilerden,
*klasik zanaat geleneğinden,
*1648 yılından başlayarak, sarayın ve kilisenin sanat üzerindeki egemenliğini yürüten Akademi’den arınır.(Çağdaş Sanata Varış dosyamızın 2. yazısı Akademiler’dir.) - Bir yandan da, kadim himaye sistemi yerini modern sanat piyasasına, Salon’lar galerilere, toplu/resmi sergiler de kişisel/özel sergilere bırakır; sanat kurumlaşır.
- İşte Avangard’ı ayırt eden, bu kurumlaşma karşısında başlattığı muhalefet ve sanatı yeniden hayatla bağdaştırma arzusudur.
- Avangard, 1848 öncesinde, Romantizm ile başlar.
- Avangard ile Modernizm yer yer aynı ruhu, aynı bilinci paylaşır: her ikisinin de sanatçının topluma ve kendine yabancılaşmasıyla burjuva zihniyeti karşısında aldığı tavır aynı olur.
- Politik ve sanatsal ilericilik anlamında Avangard Courbet ile zirve yapar.
- Modern Avangard’ın mucidi ise Manet’dir. Avangard yabancılaşma demektir. Sanat ve edebiyatta topluma ve kendine yabancılaşma, Manet ve çağdaşları sayılabilecek Baudelaire ve Flaubert’e özgüdür.
- Farklı bir anlatım ise şöyle:
*İlk evrede yenilikçi kimi gruplar Akademilerin kayıtsızlığına karşı işlerini korumaya girişirler.
*İkinci evrede bu gruplar radikalleşerek kendi alternatif kurumlarını oluşturmaya yönelirler.
*Üçüncü evrede kültürel kurumlara ve giderek bütün düzene hükmeden eserlerinin düşmanlarına karşı saldırıya geçerler.
Modernizm İkinci evre ile, Avangard son evre ile başlatılır. Yani, bu anlatıma göre, Modernizm gelişip, şiddetlenerek Avangard’a evrilir.
- 20. yüzyılın başlarında modern sanat terimleriyle eşanlamlı olarak kullanılır. Bu kullanıma göre Avangard, Modernizm’in ayırıcı özelliğidir.
- Dadacılık, Sürrealizm, Konstrüktivizm ve Realizm gibi bazı akımlar genellikle avangard olarak sınıflandırılır.
- Bir görüşe göre, burjuvaziye karşıt tutumuna rağmen, Avangard’ın bütün aykırılığı, aslında bu sınıfa özgüdür: Başarılı olmuş, evrim sürecindeki burjuvazi, kişisel özlem ve ilişkilerinde Avangard’dır. Uçtaki siyasi görüşlere itibar eder: Fütürist Marinetti İtalyan faşizmini desteklerken, Fütürist Mayakovski Bolşevizm’den yanadır.
- Habermas Avangard’ı Modernizm’in zirvesi gibi görür, Avangard’ın henüz ele geçmemiş bir geleceği fethettiğini düşündüğünü söyler.
- İki dünya savaşı arasındaki dönemde Avangard taraftarlığı ya da Avangard düşmanlığına dönüşen kamplaşma gerçek ile gerçeküstü, bilinç ile bilinçaltı, gelenek ile Modernizm arasındaki çatışmalarda sembolleşir.
- Adorno, sanatın topluma katkısı toplumla iletişim kurmak değil, direniştir, der.
- Benjamin Sürrealizm’in politik rolünden, radikal özgürlük kavramından umutludur.
- Troçki ile Sürrealistlerin lideri Breton birlikte sanat ve siyaset üzerine tezler geliştirirler. Sanatçının bağımsızlığını savunarak, sanatın da kendine sadakatini kollayarak kültürel krizin üstüne yürümeleri doğrultusunda çağrı yaparlar.
- Duchamp, reddedileceğini bile bile 1917’de New York’ta Müstakiller Salonu’na sunduğu heykel ile sergilediği Modernist estetiğin kavram ve kurumlarıdır: özgünlük, yenilik, biriciklik, otantiklik, yararsızlık/çıkarsızlık, öznellik, ….sergi, müze, müellif/telif, tarih, eleştiri, değer, norm, kanon…Çeşme (pisuar), Modernliğin de ötesinde, sanat-zanaat, sanat-sanayi ve mimesis gibi kadim meseleleri de uyandırır. (Dadacılık bölümünde bunu işlemiştik.)
Leave A Reply