- Sanatçıların “farklı” olmaya karar verdikleri, Sanat için Sanat şiarının edinildiği 19. Yüzyılda, romantik duyarlılığı en uçlara taşıyan, abartan ve bir çürüme noktasına vardıran, dekadan bir Güzelliğe bağlanıldı. Baudelaire’e (1821-1867) göre, Güzellik her zaman bir parça gariplik taşır; kendiliğinden, bilinçdışı bir gariplik ve onu Güzel kılan da bu garipliktir.
- 19. yüzyılda züppeler ve kendilerini züppe olarak gören sanatçıların bütün işleri varlıklarındaki güzel kavramını geliştirmek oldu. Giysi olarak Güzellik , cesur bir eylem olarak Güzellik, özellikle Oscar Wilde (1854-1900) ve Aubrey Beardsley (1872-1898) tarafından uygulandı.
- Doğaya karşı küçümseyici tavır ve Güzellik ile Sanat’ın ayrılmaz bir çift olmaları bu dönemde gerçekleşti. Doğa tasarımsız, kaba, monoton ve tamamlanmamış bulunuyordu.Yapay bir çalışma olmadan Güzellik gerçekleşmezdi; sadece yapay olan Güzel olabilirdi. Böylelikle Sanat’ın ikinci bir doğa yarattığı fikrinden, Sanat’ın doğanın ihlali olduğu görüşüne geçildi. Yüzlerde hafifçe androjen, anlatılamaz ve doğadışı Güzellik aranan ifade oldu. Dekadan akım kırılganlığı, hayattan ölüme geçişin kısa sürdüğü ve çürümeyi temsil ettiği için çiçeklere tutkundur. Androjen, kadın ve erkeği, her iki türü de birbirine karıştırıp dengelediği için en üstün insan türü olarak kabul edildi. Dekadanların Güzelliği çürümüşlük, yozlaşma, tükenme ve bitkinlik duygularıyla yoğurulmuştur. Altın kubbeleriyle parıldadığı hayal edilen Bizans kenti, Güzelliğin, Ölümün ve Günahın buluştuğu noktada yer alır.
- Dekadan akımın doğurduğu en önemli edebiyat ve sanat hareketi Sembolizm oldu. Gerçekler evreninin ötesinde bir evrene göndermede bulunan, evrenin gizli dilinin şifresini çözüp, gün ışığına çıkaracağı gizli Gerçek de Güzelliktir. Ateşli bir mistisizm ve dinsellik ile Aşkın Güzelliğe doğru Platoncu bir yönelim oldu. Sembolizm gerçekle temasa geçmek için yeni yolları yüceltirken, Güzellik arayışı Tanrı’yı terk etti ve sanatçının konunun yaşayan bölümüne yoğunlaşmasını sağladı. Sanatçı, bu yöntem gelişirken, sanata bir bilgi aracı olarak yaklaşmaya başladı.
- 1848 yılında Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ortaya çıkan ayaklanmalardan, 1929 ekonomik krizine kadar olan döneme burjuvazi çağı, Britanya burjuvazisinin egemenliği nedeniyle Victoria Dönemi denir. Burjuvazi, kendi askeri (emperyalizm) ve ekonomik (kapitalizm) gücü sayesinde, pratik, sağlam ve dayanıklı olma gibi özelliklerin karışımından oluşan kendi Güzellik yaklaşımını yarattı. Victoria Dönemi estetiği pratik işlevselliğin Güzellik dünyasına girdiği bir devir oldu. Her eşyanın mala dönüştüğü bir dünya ortaya çıktı. Malın değişim değerinin, ederinin yararlılık değerlerinden, estetik amacından üstün tutulduğu, güzel bir şeyin estetik keyfi bile ticari değerinin teşhirine dönüştü. Burjuva dünyasının simgesel özü olan ev, ince ince işlenmiş bir nesneler yığınına dönüştü. Yaldızsız, işlemesiz, nakışsız, kadife kaplamasız hiçbir resim, üstü örtülmemiş hiçbir koltuk, püskülsüz hiçbir kumaş, cilalanmamış hiçbir ahşap, giydirilmemiş hiçbir yüzey bırakılmadı. Güzellik bir değer olmaya başladı.
- Friedrich Nietzsche (1844-1900), insanı aniden vuran değil, yavaş yavaş saran bir güzelliğin daha üstün olduğunu düşünüyordu. Güzellik insanın içine işlemeliydi.
- 19. yüzyılın sonlarına doğru binalarda ideal Güzelliği arama yerine toplumsal, işlevsel ve ilerici düşüncenin hakim olduğu bir Güzellik modeli doğdu. Binalarda Güzellik, bir yanda dökme demir-cam-çelik; diğer yanda ise yeni malzemeyi reddeden ahşap-taş doğallığına dayanan rustik Güzellik yan yana yer almaya başladı.
- Yeni ve dalgalı çizgilerle güzelleştirmeye duyulan narsisist Güzellikten bahsettiğimizde Art Nouveau dönemine gelmişiz demektir. Jugendstil Güzellik, fiziki ve duygusal boyutu küçümsemeyen çizgilerin Güzelliğidir. Art Nouveau, kitap ve afiş Güzelliğinden vücut Güzelliğine geçer. Bu Güzellik, kadın bedeninin şehvetli yumuşak çizgilerini ve asimetrik eğrileri önemser. Dansın kraliçesi Isadora Duncan (1878-1927) dönemin ikonu olur. Stil, burjuvaları hayrete düşürmek isteyen, bir tür burjuva muhalifi bir eğilimdi.
- 1910 yılından itibaren Art Nouveau’nun biçimsel ögeleri, soyutlama, çarpıtma ve sadeleştirme özelliklerini ondan miras alan Art Deco, stilize edilmiş çiçek demetlerini, genç ve zarif kadın figürlerini, geometrik desenleri, yılankavi çizgileri ve zigzagları korudu; bu motifleri Kübist, Konstrüktif, Fütürist ögelerle geliştirdi. Art Nouveau’nun rengarenk Güzelliği yerini artık estetik Güzellikten ziyade işlevsel bir Güzelliğe bıraktı. Bu Güzelliğin özelliği sanat ile sanayii uzlaştırmasıdır. Yirmili ve otuzlu yıllarda olağanüstü popüler olan Art Deco, süs ögelerini ikinci plana attı. Dekoratif ögeye karşı verilen mücadele, bu Güzelliğin en belirgin siyasi özelliği oldu.
- 20. yüzyıl başında, Fütürist hız coşkusunun zamanı gelmiş, sanayi estetiğinin kabulü ile makine işlevini ne kadar çok gösterirse, o kadar Güzel bulunmaya başlamıştı. Sanatçılar işlevsel olmayan makineler ( bakir makineler) yaptılar.
- Amerikalılar, Frank Lloyd Wright’ın (1890-1978) doğal ortamı insan eseriyle bütünleştirerek doğal mekan kavramını yeniden oluşturarak hem mimari hem de doğal olan dingin Güzelliğe katkıda bulundular. Antoni Gaudi (1852-1926) ise tasarladığı sarsıcı ve şaşırtıcı Güzellikteki yapılarıyla bunun tam tersini yaptı. İşlevsellik ile dekorasyon arasındaki ilişkiyi tersyüz etti. Böylelikle mimari nesne ile gerçek arasındaki bağlantıyı yok etti. Gaudi, makinelerin soğuk Güzelliğine karşı iç Güzelliğin başkaldırısını eserlerinde yansıttı.
- 20. yüzyılda kullanılan eşyanın yararlı, pratik, nispeten ucuz, standart zevk ürünü olması ve seri üretilmesi istendiğinden, Güzelliğin nitel özellikleri giderek artan bir sıklıkla yerini nicel özelliklere bıraktı. Yeni Güzelliğin tüketiciyi hızla değiştirme gereğine inandırması gerekiyordu. Dadacılar, özellikle de Marcel Duchamp ready-made/hazır nesneler ile nesnelerin Güzelliğinin ticarileşmesine bağlı olmasına karşı çıkıp, eşyanın işleve tutsaklığının eleştirisini yaptılar. Pop Art sanatçıları ise sanatçının Güzellik üzerindeki tekelini yitirdiğini kabul ettiler. Böylelikle sanatçı ile sokaktaki insan arasındaki farklılık iyice belirsizleşti. İnsanlar ya da eşyalar arasında herhangi bir ayrım yapmadan, herhangi bir nesnenin kendi varlığıyla değil, sunulma biçimini belirleyen toplumsal koordinatlarla Güzelliğe sahip olduğunu ya da yitirdiğini kabullendiler: sahnede artık seri üretilmiş Güzellik vardı. Pop Art, sanayi dünyasının bile estetik heyecan yaratacak bazı formlara sahip olduğunu hatırlatarak, bize bu nesneleri sevmeyi öğretir.
- Çağdaş sanatçıların büyük bölümü için malzeme artık eserin amacı ya da konusu olmuştur. Malzemenin araştırılması bizi onların gizli Güzelliğini keşfe yöneltir.
- Kışkırtıcı Güzellik sanatsal deneyciliğin, Avangard’ın,ortaya attığı Güzellik kavramıdır: Fütürizm’in, Kübizm’in, Ekspresyonizm’in, Sürrealizm’in. Avangard o güne kadar kabul edilmiş tüm estetik kurallara karşı gelir. Avangard sanatın Güzellik diye bir sorunu yoktur. Bir de bunun tam tersi söz konusudur: Tüketici Güzellik ticari tüketim dünyasının önerdiği Güzellik ideallerini takip eder. Kitle iletişim araçları tek bir Güzellik ideali sunmaz. Kitle iletişim araçları demokratiktir, hem doğal aristokrat zerafetine sahip olanlara, hem de proleter sınıfa Güzellik modeli önerir.
androjen, Antoni Gaudi, Art Deco, Art Nouveau, Aşkın Güzelliği, AVANGARD, Baudelaire, burjuvazi çağı, Çağdaş Sanat, dekadan bir Güzellik, dingin Güzellik, doğadışı Güzellik, Frank Lloyd Wright, Fütürist, Giysi olarak Güzellik, iç Güzellik, Isadora Duncan, Kapitalizm, Kışkırtıcı Güzellik, Konstrüktif, narsisist Güzellik, Pop Art, Sembolizm, seri üretilmiş Güzellik, soğuk Güzellik, Tüketici Güzellik, Victoria dönemi, Yeni Güzellik, züppe
Leave A Reply