Batılı ülkeler, bir zamanlar yönettikleri ama sonra bağımsızlığını kazanan ülkelerin iç işlerine müdahale etmeye devam ediyor. Ortadoğu, 1798 yılında Napolyon‘un Mısır‘ı işgalinden beri Batılıların müdahalesinden hiç kurtulamadı (1). Bağdat’ta 1920’de başlayan İngiliz müdahalesi dört nesildir devam ediyor (2). İngilizler 1931’de Irak‘tan gittiklerinde Iraklılar, onların yol göstericiliği ve denetimleri altında kendi kendilerini yönetecekti! (3).
Postkolonyal teoriyi daha çok Marksizm ve Feminist düşünce akımları şekillendirmiştir. Batı dışında yaşayan beyaz olmayan kadınların farklılıklarının göz ardı edildiğini düşünerek Batı feminizmini “beyaz feminizm” olarak eleştiren söz konusu feminist çalışmalar literatürde postkolonyal feminizm olarak adlandırılmaktadır (4).
Postkolonyal feminizm, Üçüncü Dünya kadınlarının egemen patriyarkal ideolojilere karşı giriştikleri her türlü mücadeleyi içerir. Postkolonyal feminizme göre mevcut durumda sömürgeciliğin mirasının etkisi halen sürmektedir ve kurumsal altyapılar, sömürge gücü tarafından erkek gruplara devredilmiş ya da sonradan ele geçirilmiştir. Eşitlik için uğraşan bütün kadınlar postkolonyal durumda bu türden gerçekliklerle boğuşurlar (5). Postkolonyal feminizm, kadın olmanın kaygı yaratan koşullarını analiz etmekle ilgilenir (6).
Postkolonyal siyaset, yabancılaştırıcı Batılı düşünme biçimlerini reddeden, daha geniş bir demokratik eşitlikçilik çerçevesinde, yoksulların, mülksüzlerin ve dezavantajlı grupların güçlendirilmesini, farklılıklara ve çeşitliliğe hoşgörü gösterilmesini, azınlık haklarının, kadın haklarının LGBTQ+ haklarının ve kültürel hakların tesis edilmesini savunur. Sömürüye, insani ve çevresel sömürüye, ırkçılığa, bütün baskı koşullarına direnir. Doğal kaynaklara el konulmasından, malların ve ürünlerin haksızca fiyatlandırılmasına ve uluslararası kadın ticaretine, her türlü sömürüye karşı çıkar. Postkolonyal siyaset güvenlik, sağlık, gıda ve eğitim gibi temel hizmetlerden herkesin yararlanma hakkını, ötekileştirilen grupların davasını savunur (7). Postkolonyalizm, seçkinlerin yüksek kültüründen uzak durur, madun kültürleri ve bilgileri bağrına basar. Toplumların en alt seviyesinde yaşayan göçmenlere odaklanır. Postkolonyalizmin önceliği daima Küresel Güney’dir (8). Postkolonyal siyaset, ulus ötesi ve sıradan insanlar arasındaki ittifaklar aracılığıyla bütün kıtalarda aşağıdan işleyen bir siyasettir (9). Postkolonyal siyaset, egzotik, uyumsuz bitki türlerinin toprakları sömürgeleştirmesine direnen siyasettir.
Demek ki odağımızda göçmenler ve Küresel Güney olacak.
Yararlanılan Kaynak
(1) Postkolonyalizm, Robert J. C. Young, İletişim Yayınları, 2024. Sayfa 67.
(2) A.g.e., sayfa 70.
(3) A.g.e., sayfa 76.
(4) Sosyolojide Yakın Dönem Gelişmeler Dersi, Post-Kolonyal Teori Ünitesi, Anadolu Üniversitesi. Sayfa 197.
(5) Postkolonyalizm, sayfa 134.
(6) A.g.e., sayfa 139.
(7) A.g.e., sayfa 137.
(8) A.g.e., sayfa 138.
(9) A.g.e., sayfa 140.
Leave A Reply