*Uzmanlar, Afrika’nın iki büyük kırılma yaşadığını; ilkinin kölecilik, ikincisinin sömürgecilik olduğunu söylüyorlar.
* Avrupalıların sömürgeleri 1815’ten önce yeryüzünün %35’i kadarken, 1815-1918 arasında bu alan %85’e yükselmişti.
Almanya’nın İngiliz-Fransız varlığına denk bir Şark deneyimi yoktu. Dahası, Almanların Şark’ı neredeyse sırf kuramsal bir Şark’tı: Şiirlere, fantezilere, romanlara konu olmuştu, ama hiçbir zaman gerçek olmamıştı. Şark’a ilişkin en ünlü iki Alman yapıtının Goethe’nin Doğu-Batı Divanı bir Ren yolculuğunda; Friedrich Schlegel’in Hintlilerin Dili ve Bilgeliği Üzerine ise Paris kitaplıklarında geçirilen saatlerde üretilmişti (1).
19. yüzyılın ikinci yarısında önemli olan şey, Batı’nın Şark’a nüfuz edip etmemesi, Şark’a sahip olup olmaması değil, İngilizler ile Fransızların bu işi nasıl yaptıkları konusundaki görüşleriydi.
Şark’ın mevcut uzamı söz konusu olduğunda İngiltere fiilen oradaydı (2). Lord Cromer’e göre, Fransız güler yüzlü, nükteli, latif ve zevk sahibidir; İngiliz ise gayretkeş, çalışkan ve titizdir. Düşünsel yeteneği zayıf Mısırlı’nın İngiliz’in Alman’ın gayretkeş, cazibesiz çalışkanlığındansa Fransız’ın yüzeysel parlaklığını tercih etmesi şaşılacak bir şey değildir ve yarı cahil Mısırlı haliyle görünüşte daha mükemmel, işleyişi daha basit olduğu için Fransızların sistemini tercih eder. Mısır’daki İngiliz mevcudiyeti Mısırlı’nın zihnini eğitmekten çok şahsiyetini şekillendirmek üzere orada olduğu için…..(3). Açık asimilasyon, sömürü, baskı siyasetleri ile birlikte Roma emperyalizmi ile karşılaştırıldığında İngiliz emperyalizmi, biraz sulandırılmış olsa da yeğlenir bir emperyalizm gibi geliyordu Cromer’e. İngiliz İmparatorluğu mevcudiyeti, Doğulu toplumların ve zihinlerin üzerinde hep sürecek bir etki bırakmıştı. “Üzerinden Batı’nın bilimsel düşünce yüklü soluğunun bir kez estiği, geçerken de ebedi bir işaret bıraktığı ülke asla eskisi gibi kalamaz.”
Lord Curzon’a göre İmparatorluk ihtirasların yarattığı bir şey değildi. Her şeyden önce büyük bir tarihi, siyasal, toplumsal gerçekti. “Valilerinizi, yöneticilerinizi, hakimlerinizi, öğretmenlerinizi, vaizlerinizi ve avukatlarınızı burada eğitip yolluyoruz size.” (4). “Doğu insanının yalnız dillerine değil, törelerine, hissiyatına, geleneklerine, tarihine, dinine de aşina olmamız, Doğu ruhu diyebileceğimiz şeyi anlama maharetimiz, kazanmış olduğumuz mevkii gelecekte de koruyabilmemizi sağlayacak tek dayanaktır. Doğu araştırmaları düşünsel bir lüks değildir. Bunlar imparatorluk için büyük bir mecburiyettir.” (5).
Doğudaki İngiliz yönetiminin felsefeleri olan liberalizm ve Protestan ahlakının mirası ile birleşen faydacılık ve tüm sistemin temel taşı sürekli yetkinleştirilen bir Doğu bilgisi idi (6).
Yararlanılan Kaynak
(1) Şarkiyatçılık, Edward W. Said, Metis Yayınları, 1999. Sayfa 28, 29.
(2) A.g.e., sayfa 223.
(3) A.g.e., sayfa 224.
(4) A.g.e., sayfa 225.
(5) A.g.e., sayfa 226.
(6) A.g.e., sayfa 227.
Leave A Reply