- Kahve, Yemen’den Osmanlı Sarayı’na getirildi. 460 yıl öncenin Yemen Valisi Özdemir Paşa, kahve çekirdeklerini İstanbul’a getirdi ve ilk Türk kahvesi tohumları Taht-ul Kale’de atıldı.
- Türk kahvesi, Eminönü Taht-ul Kale’de bir sokağa adını verdi: Tahmis Sokak. Tahmis kurukahve, tahmisçi kurukahveci demektir.
- Sosyal yaşamın hızıyla kahvenin, Taht-ul Kale’de 55 kahvehane, 200 çalışan ve sayısız müdavimi olan bir kültürü oluştu.
- Venedikli, Marsilyalı tacirler Türk kahvesini İstanbul’dan daha Batı’daki şehirlere taşıdılar.
- Eşyaları arasında çuvallar dolusu kahve de bulunan Osmanlı sefiri Süleyman Ağa, Fransızlara Türk kahvesini tanıştırdı.
- IV. Sultan Mehmet’in 1669’da Fransız Kralı XIV. Louis nezdine gönderdiği Türk elçisi Nüktedan Süleyman Ağa’nın konağına kahveye davet edilmek bir ayrıcalıktı.
- 1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması kahveye tüm Avrupa’nın yolunu açtı.
- Kahve tutkunu J. S. Bach kahve aşkını Kahve Kantatı’nda notalara dökmüştü. Sözleri:
“..Kahve ne tatlı,
Binlerce öpücükten daha tatlı,
Muscat şarabından daha yumuşak…”
- Kahvenin soğumamasi için güğüm, ortasında kor ateş bulunan stile oturtulur ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınırdı. Stil takimlari tombak, gümüş veya pirinçten yapılırdı.
- Kahve ikramında ayrıca yuvarlak stil örtüsü kullanılırdı. Atlas veya kadifeden yapılan bu örtü sırma, sim, pul, hatta inci ve elmas işlemelidir. Stil takımı ve örtüsünün zenginliği ailenin varlık derecesini yansıtırdı.
- Bir kız içinde kahve fincanı ve zarflar bulunan tepsiyi tutarken, ikinci kız stil takımını taşırdı. Üçüncü kız tepsiden porselen fincanı alır, stildeki güğümden kahveyi doldurur, fincanı altın, tombak, gümüş veya porselen zarfa yerleştirir, zarfın ayağından iki parmağı ile tutarak misafirlere ikram ederdi. Tiryakiler kahve ile birlikte nargile veya uzun çubuklarda tütün içerlerdi.

Hoca Ali Rıza’nın (1858/1864-1935/1939) üzerinde Kadri Bey’in Kahve ve Şeker Kutusu yazan karakalem resmi. Hoca Ali Rıza, resmin üstüne el yazısı ile notlar düşmüş: Kapağın dikey izdüşümü, kutunun kapağının alttan görünüşü, kahve ile şekeri ayıran bölme gibi notlar.
- Standart sözlüklerde İngilizce coffee sözcüğünün etimolojisi verilirken Arapça’da kahve anlamına gelen kahwah sözcüğünün kökü izlenir. Bunun nedeni belki de Türkçe kahve sözcüğünün Arapça kahwah (koyu renk, karanlık anlamına gelen) sözcüğünden gelmesidir. Bazı etimoloji sözsözlüğünde ise bu bilgiye ek olarak Felemenkçe koffie sözcüğü olası bir kaynak olarak gösterilir. Başka teoriler de var:
*Kahve bitkisinin adının, anavatanı Etiyopya’nın güneyinde bir bölge olan Kaffa’nın adından kaynaklandığı; Etiyopya’da konuşulan dillerin hepsinde var olan kaffa sözcüğünün tek f ile telaffuz edildiği, ama bu sözcüğün İngilizce’de ses ikizleşmesiyle söylendiği;
*Etiyopya’da konuşulan dillerin bazı diyalektlerinde kahve için qawa sözcüğü kullanılmaktadır;
*İngilizce coffee sözcüğünün İtalyanca caffé sözcüğünden türediği;
*İtalyanca caffé sözcüğünün Türkçe sözcükten geldiği;
*Türkçe kahve sözcüğünün kahwah sözcüğünden değil, Arapça şarap sözcüğünden geldiği; çünkü Arapça kahwah sözcüğünün köken olarak bir çeşit şarap anlamına geldiğini savunanlar vardır.
Bu son tanım belki de Osmanlı’da kahve içmenin, kahvehanenin zaman zaman yasaklanmasının ardındaki gerekçelerden biri olabilir.
Yararlanılan Kaynaklar
- Kahve Sözcüğünün Etimolojisi- Koyu Renkli İçki; Alan S. Kaye; Yemek ve Kültür, Sayı 7.
Comment
Harika bilgiler var, 17 yıldır kahve satan biri olarak çok şey örendim.
Teşekkür ederim.