- 7. yüzyılda başlayan Müslüman Arap istilaları, aralıksız süregiden savaşlar ile Bizans, karanlık bir döneme girdi.
- 726 yılında çıkarılan yasa ile bazı suçlar için verilecek ceza, suçu işleyenin statüsüne göre değişiyordu: zenginin para cezasına çarptırıldığı suç için yoksul bedensel ceza görüyordu.
- Evliliklerin Kilise tarafından kutsanması Basileus İrene tarafından çıkarılan yasayla (775-780; 797-802) zorunlu hale getirildiğinden, evlilik türleri arasındaki ayrımlar fiilen ortadan kalktı.
- 8. yüzyılın ortalarına kadar birbiri ardına veba salgınları yaşandı. Bu dönemin ardından, 14. yüzyıla kadar bir daha veba görülmedi.
- İmparatorluk toprakları askeri amaçlarla bölgelere, temalara, ayrılmış, şehirler geleneksel konumlarını kaybetmiş, Atina, Korintos ve Sardes güçten düşmüş, bazı şehirler, Konstantinopolis dahil küçülmüştü.
- Roma Hukuku’yla ile ilgili son düzenlemeler Tasvir Kırıcı İmparatorlar’dan III. Leon (717-741) tarafından yapılmıştı. İmparator, 741 yılında, Ecloga’yı yürürlüğe sokmuştur. Bu düzenleme I. Justinyen’in yasal düzenlemelerindeki karmaşaya bir çözüm sunuyordu. Bu kapsamda hazırlanan yeni yasa taslağı, eyaletlerdeki valilerin sanıkları yargılama ve suçlu bulunanları cezalandırma süreçlerini kolaylaştırmak için gayet açık ve kolay anlaşılır bir dille kaleme alınmıştı. Yasa maddeleri, bu bağlamda toprak mülkiyetiyle birlikte kişiler arasındaki sosyal-ticari ilişkileri ele alıyor, kilise ve Hıristiyan ahlakının toplum üzerinde yarattığı etkilere de geniş bir yer ayırıyordu.
- 8. yüzyılda tüm vergi mükellefleri askerler ve siviller olarak ikiye ayrılmıştı. Askeri hizmetle yükümlü olanların bizzat kendileri ya da ailelerinden başka bir birey, kendi teçhizatını kendi sağlayarak hizmeti yerine getirirdi. Bu zorunluluk, arazi bağışlarıyla telafi ediliyordu. Yoksul köylülerin teçhizat parasının zorla köy halkından toplandığı da olurdu.
- 9. yüzyıl ortalarında bir toparlanma başladı.
- İmparator I. Romanos (920-944), sundurmaların altına sığınaklar yaptırmış ve buralarda konaklayan yoksullara aydan aya belli miktarlarda gümüş sikke dağıtılmasını sağlamıştı. Yoksullar kayda geçirildi. Justinyen döneminin sofu evleri modeli hala kullanımdaydı.
- İmparator II. Nikeforos Fokas’ın (963-969) 964 yılında çıkarttığı yasa ile uzak ve ıssız yerler dışında manastır kurulması yasaklandı. Dört yüzyıldan beri uygulanmakta olan sistem amacını aşmış, manastırlar çok zenginleşmişti.
- 10. yüzyılda, imparatorluk hayırseverliğinde bir gelişme yaşandı. Noel gününde imparatorluk sofrasına konuk olanların arasına 12 yoksul da katıldı. I. Romanos her gün üç yoksulu kendi sofrasında ağırlar ve her birine birer altın solidus verirdi. Perhiz günleri Çarşamba ve Cuma da aynı şeyi üç yoksul keşiş için yapardı. VII. Konstantin’in ve I. İoannes Tsimiskes’in (969-976) bir cüzamılar evinde yoksulların bakımına bizzat katıldığı bilinir. Bu, İsa’yı taklit etmenin bir yolu idi.
- Toprak sahipleri, topraklarını olabildiğince çok sayıda çiftçiye kiralamayı, buna karşılık mümkün olduğunca az vergi ödemeyi amaçlıyorlardı. Başkalarının topraklarından kendi topraklarına kiracı çekebiliyor, bağımsız köylü topraklarını kiralık araziye dönüştürebiliyorlardı. 9. ve 10. yüzyıllarda yoksul kelimesinin karşıt anlamı nüfuzlu olmuştu. Çıkarılan yasalarla köylülerin mülklerini nüfuzlu kesimden korumaya çalıştılar ama başarılı olamadılar. Nüfuzlu kesim, kamusal bir mevkii işgal eden ünvan sahipleri, senatörler, tema yöneticileri, başpiskoposlar, metropolitler, manastır başrahipleri, dini vakıfların ya da imparatorluk mülklerinin yöneticilerini kapsıyordu.
- 927-928 yıllarında kıtlık baş gösterdi.
- 959 ile 963 yılları arasında çıkarılan yasalar yoksullarla varlıklılar arasında ayrım gözetiyordu.
- 11. yüzyılın ilk yarısı boyunca, imparatorluk iktidarı, miras yoluyla kazanılan bir hak olmayı sürdürdü. Daha sonraları, eyalet aristokrasisi ve askeri aristokrasinin eline geçti.
- Şehir yaşamı, Osmanlıların ilerleyişinden çok fazla etkilenilmeyen yerlerde yeniden canlılık kazandı. Kilise dışı sofuluk, kurumlar oluşturmayı hızla sürdürdü. Bu teşkilatları kuranlar, kendileri ve aileleri için kurtuluşu hedefliyordu. Kurucu kişilere vergi muafiyeti de tanınıyordu.
- Eski bir ilke olan, ölülerin toplu ayinlerle anılmasına bu dönemde büyük önem veriliyordu.
- Halkın kamusal gücü taht tehlikeye düştüğünde hissediliyordu. 1042’de tahtın meşru varisi Zoe, V. Mikhael’in saldırısından halkın desteği ile kurtulmuş; 1047’de taht gasp edilmek istendiğinde, 1057’de I. İzakios Komnenos tahta çıktığında, 1059’da X. Konstantin Dukas kurtuluş müjdecisi bir hükümdar olarak başkent loncalarının önüne çıktığında halk gücünü göstermişti.
- 1091’de Peçenekler ve Osmanlılar tarafından kuşatılmakta olan başkentte, I. Aleksios, savaş masraflarını karşılamak için Kilise hazinesine el uzatma cüretini göstermişti.
- Aynı hükümdar, cüzamlıları sofrasına davet etmiş; bir yetimhane, yoksullar için bir sığınma evi ve bir cüzamlılar evinden oluşan büyük bir kompleks yaptırarak, çok eski bir kavramı, imparatorluk hayırseverliğine dönüş yapmıştı.
- 11. yüzyılda sahip olunan büyükbaş hayvan sayısına dayalı bir mali sınıflandırma sistemi kurulmuştu.
- Bu yüzyılda manastır yerleşimlerinin bir kısmı laik yöneticilere devredildi.
Leave A Reply