- 1960’lı yıllarda ırkçılık karşıtlığı yükselişteydi. Öyle ki, tek bir insan ırkının olduğunu savunanlar vardı. Irkçılık, yüz kızartıcı bir çağdışılık, bir utanç kaynağı haline gelmişti.
- 1968 yılında Memphis, Tennessee, ABD’de öldürülen Martin Luther King Jr., insanların özünde bir ve aynı olduğunu söyleyenlerdendi.
- Apartheid’ı Güney Afrika Cumhuriyeti’nden başka savunan pek kalmamıştı.
- O yıllarda ayrıca insanlar hayatlarını diledikleri gibi yaşamaları yönünde teşvik ediliyordu. Olduğu gibi olmak bir kimlik siyasetiydi. Bu siyaseti tarif etmek için kullanılan terim, ABD çıkışlı, Çokkültürcülük (Multiculturalism) oldu.
- Çokkültürcülük terimi, Britanya ve Avrupa’da daha dar bir anlamda kullanıldı. Buralarda bir siyasal hareket neticesinde değil, halk hareketliliği neticesinde, göç olgusu yüzünden çokkültürlü hale gelindiği düşünüldü.
- Bazı ülkelerde, ırkçılık ve sömürgeciliğin mirası sorunların merkezinde yer alır.
- Çokkültürlü hale geldiklerinden bahseden ilk ülkeler, çok etnikli bir yapı olarak tasarlanmış Kanada, Avustralya ve ABD olmuştur. Bu ülkeler 1970’lere dek göçmenlerden ama özellikle çocuklarından asimile olmalarını (anglo-konformizm) beklemişti. Daha sonra göçmenlerin bir yandan yeni ülkelerine uyum sağlarken diğer yandan özgün kültürlerini koruyup yaşatabilmeleri gerektiği anlayışı ortaya çıktı. Bir miktar asimilasyon kaçınılmazdı ama kimseye dayatılmamalıydı. Geçmişi 1971 yılına uzanan, 1988 yılında çıkartılan Kanada Çokkültürlülük Yasası ile Kanada hükümetinin, kültür ve ırk çeşitliliğini benimseyip teşvik edeceği, toplumunun her üyesine kendi kültürel mirasını koruma, arttırma ve paylaşma özgürlüğü tanındığı bildirilmiş; engellerin kaldırılması için devletin gerekli yardımı yapacağı beyan edilmiş; ırkı, ulusu, etnik kökeni, rengi ve dini de kapsayan çeşitli zeminlerde ayrımcılık yapılması yasaklanmıştır.
- Batı Avrupa, 1940’ların sonları ile 1973 petrol buhranı arasındaki dönemde işçi ithal etmişti. Bu ülkelere insan akışı, işçilerin birinci derece akrabalarının ve diğer yakınlarının da gerek yasal gerek yasadışı yollarla göçmenlere katılmasıyla devam etmişti.
- Avrupa ülkelerindeki beyaz olmayan insanların çoğunu Müslümanlar oluşturmaktadır. Etnik azınlıkların üçte birini Müslümanların oluşturduğu Birleşik Krallık, bu konuda müstesna bir yere sahiptir. Bu ülkede bir üst kimlik de hep var olmuştur; İskoç, Galli, İrlandalı gibi kimlikleri kapsayan Britanyalılık.
- Farklı olarak algılanan, karıştıkları nüfusun içinde kolayca erimeyen, görünür kalmaya devam eden çeşitli çokkültürlü, çok etnikli, çok inançlı dinamikler, genelde aşağı görülmüş toplumlardan veya gruplardan gelmektedir.
- Göçmenlerin gelip yerleştikleri toplumlar genellikle liberal demokrasilerdir. Zaten Çokkültürcülük de liberal demokrasilerden doğar. Çokkültürcülük, liberal demokrasilerin temelini oluşturan ilkeleri, kurumları ve siyasi normları baştan varsayar. Yeni bir siyaset fikri olan Çokkültürcülük, liberal veya sosyal demokrat eşitlikçilik ve yurttaşlık anlayışından doğmaktadır.
- Siyasal Çokkültürcülük ahlaki ve bilgisel görelilik, liberalizm, sömürgecilik sonrası düşüncesi veya küreselleşme (karşıtlığı) gibi daha geniş kapsamlı kuramsal çerçevelerin bir parçası olarak ifade edilebilir.
- Söz konusu kimlik siyaseti, olduğu gibi olmak fikri bazı kadınların, kadın-erkek arasındaki cinsiyet farklılıklarına odaklanmasına; eşcinsellerin doğasını utanç duymadan yaşamak istemesine de ortam hazırladı.
- 1980’li yılların sonlarından itibaren, Fransız kuramcılar Derrida ve Foucault’nun etkisinin yoğun şekilde hissedildiği bir ortamda, siyasal söylemlerin ve Çokkültürcülüğün işe yararlığına yönelik eleştiriler ağırlık kazanmaya başlamıştı.
anglo-konformizm, Apartheid, Britanya, Britanyalı, Çağdaş Sanat, Çağdaş Sanata Varış, Çokkültürcülük, Derrida, Foucault, ırkçılık, Kanada Çokkültürlülük Yasası, Kavramsal Sanat, liberal demokrasi, Martin Luther King Jr, Multiculturalism, sanat, Siyasal Çokkültürcülük
Leave A Reply