- 1982 yılında Ridley Scott tarafından yönetilen Blade Runner (Bıçak Sırtı), kente bakışı Postmodernizm’in simgelerinden biri haline getirmiştir. Film, Postmodernizm’deki kimlik, özdeşleşme ve tarih sorularını merkezine alır. İnsanların hep bir köle istediğini anlatır. Filmde, Los Angeles’ı anımsatan distopyacı bir megapol yaratılır. Filmi görsel Siberpunk türüne de örnek gösterirler.
- Bıçak Sırtı’ndaki şehir tasarımı ile, iki katlı dünya fikri çok kullanılan bir tema haline gelmiştir. Bıçak Sırtı’na sınıflı toplum eleştirisi olarak da bakılabilir. Filmdeki dört yıl yaşayan, sonra kendi hislerini geliştirmeye başlayan, “insanın ötekisi” olan, her “öteki” gibi tehlikeli olabilen replikaların yer aldığı; seyirciye replika ile empati kurdurma açısından bir ilk olan; aynı zamanda ölüm anında ruhun beyaz bir güvercin olarak uçtuğunu göstererek dini göndermeler de yapan; farklı tarihsel dönemleri, farklı coğrafyaları üst üste koyarak pastiş oluşturan; ülkeleri devletlerin değil, şirketlerin yönetmesi gibi bir çok Postmodern özellik taşıyan, Postmodern sinema denince verilen ilk örneklerden olan bir filmdir Blade Runner..
- Ridley Scott, artık klasiklerden sayılan Blade Runner’dan önce 1979 yılında Alien (Yaratık) adlı filmi çekmiştir. Yaratık, çok açık biçimde bilimkurgu sinemasıyla korku-dehşet sinemasını aynı kalıp içinde eritir ve ortaya, bilimkurgusal korku diye adlandırılan bir tür çıkar. Yaratık’ın iki devam filminin ardından John Carpenter, Brian de Palma gibi yönetmenler de kimi fantastik filmlerinde bu karışımı yinelemiştir.
- Ridley Scott Yaratık’ta tamamen yeni bir gelecek anlayışı yaratmıştır. Ortam, ferah ve tertemiz kentlerde yaşayan insanların Helenik dönemin moda elbiseleri içinde dolaştığı sayısız bilimkurgu filmlerinden keskin bir çizgiyle ayrılır, yüksek teknoloji ve sefil yaşam bileşimine dönüşür. Revizyonist bir bilimkurgu filmi olarak Yaratık, kentlerdeki çürüme ve hüsranın uzay boşluğuna kadar yayıldığı bir karşı ütopya (distopya) yaratır. Bu film, Watergate sonrası 1974’te çekilen Alan Pakula’nın The Parallax View ( Katil Kim) ve Sydney Pollack’ın 1975’te çektiği Three Days of Condor (Akbabanın Üç Günü) adlı filmlerine benzer paranoid filmler yaratan idealizmi aşar. Filmleri Joseph Conrad’a göndermelerle dolu olan (Düellocular, Nostromo, Karanlığın Yüreği) Scott ayrıca Joseph Conrad’dan bilmediğimiz şeyin bildiğimiz şeylerden daha korkunç olabileceği fikrini almıştır. Yaratık’taki gemi rahme benzer ve mürettebatın uyanması da sembolik bir doğumdur. Ayrıca, geminin iç hatları insan vücudunun iç hatlarına çok benzemektedir. Geminin ambarında bulunan yumurta şeklindeki nesnelerle de tekrar anneyi düşündürür. Geminin bilgisayarının adı da Anne’dir.
- Yaratık, filmin izleyici üzerindeki etkisini artıracak yeni teknolojik oyunları tam olarak kullanan filmlerin ilkidir. 70 milimetrelik projeksiyon aygıtı ve altı kanallı Dolby ses sistemi Yaratık’ı büyüleyici bir deneyim haline getirmiştir. Freud’un 1920’de belirtmiş olduğu gibi, hakimiyet kurmaya çalıştığımız sırada pasif olarak yaşadığımız travmatik olayları tekrarlama zorunluluğu vardır. Güçlü bilinçaltı endişeleriyle karşılaşmak için insanlar, Yaratık gibi filmleri izlemek için kuyruğa girerler. Filmin teknik başarıları, evrensel ilkel korkunun deneyimlerinin etkili bir şekilde sunulmasını sağlamıştır. Ancak Yaratık, daha önce çekilen 2001 ve Yıldızlar Savaşı’na çok şey borçludur. Bu üç film de son derece yüksek bir teknoloji ve yarattığı yeni kahramanlarla insanları büyülemiştir. 2001 gibi Yaratık da bilgisayara dayalı güç odaklarından bahseder.
- Ridley Scott, daha sonra Hollywood sinemasında yaygınlaşıp sıradanlaşan bir tarzda kadınları erkeksileştirmiştir. Erkeklerden daha cesur, daha sert, daha akıllı ve daha becerikli olduğu gibi geleneksel olarak kadınlara atfedilen erdemler açısından da üstün olan, Yaratık’ın ana karakteri kırılgan görünümlü, Canavar’a kafa tutan Güzel rolündeki Ripley’dir. Yaratık’ın devam filmleri de fallik kadın konusunu ele almıştır. Scott, Thelma ve Louise adlı feminist filminde de bunun bir rastlantı olmadığını vurgulayarak kadınları erkeğe özgü işleri yaparken gösterir.
- Yaratık (1979), Yaratık 2 (1986), Yaratık 3 (1992), Yaratık: Diriliş (1997) gibi devam filmleri de çekilmiştir. Ayrıca Alien Predator’e Karşı (2004) ve Aliens vs. Predator: Requiem (2007) filmleri de serinin parçası sayılır.
- 1988 yapımı Baron Munchausen’in Serüvenleri, gerçek ile kurmacanın çok net ayrılamayacağını gösteren “bir Terry Gilliam filmidir”. Britanyalı yönetmen, masalları, mitleri yetişkinlerin dünyasına sokmak ister. Film, “Geç 18. yüzyıl, Akıl Çağı, Çarşamba” ibaresi ile, savaşla yıkılmış bir şehirde başlar. Akıl Çağı savaşı gösteriyor, bu ne kadar akla yakın, sorusunu gündeme getirir. Baron beyaz atı ile şehri kurtarır. Apocalypse Now’da olduğu gibi, kahramanlar yeniden doğuş yaşarlar. Filmin erkek egemen dünyayı kırma yöntemleri de vardır: asıl kahraman küçük kızdır. Batı düşüncesinde beden ve zihin hep ayrı düşünülür. Akıl Çağı her şeyi zihne yükler, bedenin kontrol edilebileceğini düşünür. Gilliam, Ay’ın deli olan (lunatic) kral ve kraliçesinin kafaları ile bedenlerini ayrılabilir olduğunu göstererek zihni ve bedeni birbirinden ayırarak asıl deliliğin bu olduğunu söyler. Tiyatro sahnesi ve arkası, görünen ile gerçeği anlatmak için ideal bir kurgudur. Filmin sonunda tüm senaryonun Baron’un anlattıkları üzerine kurulu olduğunu, olayların seyirciye gerçekmiş gibi yansıtıldığı anlaşılır.
- Blade Runner gibi, The Terminator (1984) ve Çağdaş Dönemde The Matrix (1999) adlı filmler de Postmodern sorunları gündeme taşır.
Akbabanın Üç Günü, Alan Pakula, Alien, Alien Predator, Alien Predator'e Karşı, Aliens vs. Predator: Requiem, Apocalypse Now, Baron Munchausen’in Serüvenleri, bilimkurgu sineması, Bıçak Sırtı, Blade Runner, Brian de Palma, Çağdaş Sanat, Çağdaş Sanata Varış, Distopya, Düellocular, fallik kadın, feminist filmi, film, Freud, İdealizm, John Carpenter, Joseph Conrad, Karanlığın Yüreği, karşı ütopya, Katil Kim, korku-dehşet sineması, Los Angeles, lunatic, neo-noir, Nostromo, paranoid filmler, Postmodern Sinema, Postmodernizm, Ridley Scott, sanat, Siberpunk, Star Wars, Sydney Pollack, Terry Gilliam, The Matrix, The Parallax View, The Terminator, Thelma ve Louise, Three Days of Condor, Watergate, Yaratık, Yaratık 2, Yaratık 3, Yaratık: Diriliş, Yıldızlar Savaşı
Leave A Reply