Gustav Flaubert, Gerçekçilik / Realizm ve Detaylar
1821-1880

Gustav Flaubert’in Portresi, Eugéne Giraud (1806-1881), 1856.
Fotoğraf: studenti.it
- Edebiyat tarihinde Flaubert’den önce ve Flaubert’den sonra olmak üzere iki ayrı zaman olduğu düşünülür.
- Flaubert, modern gerçekçi anlatımı kurmuştur.
- 1852’de yazarın, evrendeki Tanrı gibi olması gerektiğini; her yerde olmasına rağmen hiçbir yerde görünmemesi gerektiğini yazmıştır.
- Yazar ile karakteri birbirine öylesine karıştırır ki, okur bu konuyu sorgulamaz olur.
- Detayları özenle seçer, bunun için çaba sarf eder ama bunu okuyucudan gizlemek için de büyük gayret gösterir. Harvard Üniversitesi’nde edebiyat dersleri vermekte olan edebiyat eleştirmeni James Wood’a (1959-) göre detay, yazarla karakter arasındaki gerilimi yükseltir; art arda dizilmiş detaylar, kimi zaman görmeye yardımcı olmaz, aksine engel olur.
- Flaubert hem gerçekçi hem üslupçudur: Gerçekçi olarak birçok şeyi kaydetmek ister. Üslupçu olarak da bu detayları disipline etmek, onları kusursuz cümle ve görüntülere dönüştürmek ister.
- Honoré de Balzac (1799-1850) ile Flaubert gerçekçiliği arasında farklar vardır:
- Balzac’ın eserlerinde pek çok detay vardır; ama bu detayları dikkatli bir şekilde seçmek yerine bolluğuna önem verir. Yazar/anlatıcı olarak anlatıya müdahale eder; araya makaleler, geri dönüşler ve toplumsal bilgiler koyabilir. Bu anlamda bilinçli bir şekilde 18. yüzyıla ait gibi görünür. Tüm bunları fark edilmez hale getirme sorunuyla da ilgili değildir. Bu gibi sebeplerden ötürü, Balzac’ın değil, Flaubert’in modern kurmaca anlatının kurucusu olduğu düşünülür.
- Flaubert, “Açık saçık kitaplar ahlaksızdır çünkü doğru değildirler,” der ama “Her ne kadar öncülerinden biri olarak görülsem de, ben gerçekçilikten nefret ederim,” de der. Çehov da Ibsen için benzer bir yorumda bulunur: “Ibsen bir oyun yazarı değil, hayatı hiç bilmiyor, hayatta işler böyle yürümüyor,” der. Thomas Hardy de gerçekçiliğe karşıdır ama Flaubert’den aşağı kalmayacak şekilde, “olayları olduğu gibi” gösteren romanlar yazmıştır.
- 19. yüzyıl realizmi, öyle bir detay bolluğu yaratır ki, okur anlatıda bunu beklemeye başlar. Bazı detaylar konuyla alakasız gibi görünür, onun görevi, gerçek etkisini yaratmaktır.
- Macar Marksist filozof ve edebiyat bilimcisi Georg Lukács (1885-1971), Flaubert ve Zola’nın kullandığı detayları donuk bulurken, Tolstoy, Shakespeare ve Balzac’taki detayları daha dinamik bulduğunu yazmıştır.
- Gerçekçilik, bir gerçeklik görünümü sunar ama bu sahtedir. Aktörlerin başlarına taktıkları defneden taçlar onların Romalı olduklarına işaret eder ama bunlar yalnızca üslupsal geleneklerdir. Kurmaca gerçeklik bu tarz etkilerden meydana gelir. Roland Barthes’a göre, edebiyat ve moda kişiyi, nesnelerin anlamlarından ziyade anlamlandırılmasını okumaya zorlar. Barthes, gerçekçiliğe düşmandır.
- Flaubert, Moliere ve Cervantes gibi içgüdüleriyle hareket etmiyordu. “Onların” diyordu Flaubert mektuplarında, “hiçbir teknikleri yoktu.” Kendisi ise cümlenin müzik ve ritmine korkunç emek harcıyordu.
- Hiçbir şey hakkında olmayan, yalnızca üsluba dayanan bir kitap yazmak istiyordu. Yeni Roman kurucuları Alain Robbe-Grillet ve Nathalie Sarruate, bu yüzden Flaubert’i büyük öncüleri sayarlar.
- Nabokov, Mann, Camus, Faulkner, Stendhal ve James’i yeterince üslupçu ve görsel anlamda dikkatli olmadıklarını söyleyerek onları yargılar; Henry James’i detaylarda özensiz bulur. James bir puronun yanan kısmı için “kızıl bir kor” der; Nabokov puroların kızıl koru olmadığını, James’in yeterince dikkatli bakmadığını söyler. James’in yazı tarzını Turgenyev’in “güçsüz sarışın yazı”sına benzetir.
- Ford Madox Ford, Joseph Conrad’ın romanlarından bazılarının uzun olmasının sebebinin, karakterlerinin gerçeğe uygunluğu üzerine sayfalar boyunca yazmayı bırakamaması olduğunu söyler.
Yararlanılan Kaynak
Kurmaca Nasıl İşler, James Wood, Ayrıntı Yayınları, 2013.
Alain Robbe-Grillet, Balzac, Camus, Çehov, Cervantes, Eugéne Giraud, Faulkner, Flaubert, Ford Madox Ford, Georg Lukács, gerçekçi, Gerçekçilik, Gustav Flaubert, Gustav Flaubert’in Portresi, Harvard Üniversitesi, Henry James, Honoré de Balzac, İbsen, James Wood, Joseph Conrad, Mann, modern kurmaca anlatı, Moliére, Nabokov, Nathalie Sarruate, Realizm, Roland Barthes, Stendhal, Thomas Hardy, Turgenyev, üslupçu, Yeni Roman
Leave A Reply