1964 yılında, yazar 29 yaşındayken tek çocuğu, zihinsel özürlü oğlu Hikari dünyaya geldiğinde karısı ile önce bu çocuğun yaşamaması gerektiğini düşünmüşler ama sonra hayatlarını ona adamışlar. Hikari’nin beyin hücrelerinde sözcükler ve anlamları ile bağlantı kopukluğu var. Üç aylıkken ilk beyin ameliyatını geçiriyor. Onu başka ağır ameliyatlar izliyor ama özürlü yaşamaya mahkum olduğu anlaşılıyor. Dört yıl sonra oğlu ömrünün ilk cümlesini kuruyor. Kuş sesleri eşliğinde klasik müzik dinletisi sabahtan akşama sürüyor. Kumiko Tamura, Hikari’ye piyano dersleri vermiş. Konuşması bile mucize olarak görülen Hikari, 7 yaşına bastığında besteler yapmaya başlamış. Hikari yirmi yaşına geldiğinde ilk CD’si çıkıyor, Japonya kapışıyor, CD çoksatar oluyor. Hikari hala konuşamıyor ama Japonya’nın önemli bestecilerinden biri (1 ve 4). Bu doğumun ve getirdiği beklenmedik sorumluluğun yansımaları birçok eserde görülür: Delilikten Kurtar Bizi, Kişisel Bir Sorun, Sessiz Çığlık, Hiroşima Notları gibi (2).
Sessiz Çığlık (1967) adlı romanında da Oe gözde konularını sürdürüyor: Görme sorunu, ruhsal bozukluk, akıl hastanesine yatma, beyin özürlü doğan oğul, ailede zeka geriliği, çocuğun geçirdiği ameliyatlar gibi.
“Kız kardeşim yetişkin yaşa gelmeden kendini öldürdü. Kız kardeşimin zeka geriliği oğlumunki kadar olmasa da birisine bağlanmadan hayatta kalmasını sağlayamayacak ölçüdeydi. Kız kardeşimin gerçekten tepki gösterdiği tek şey müzik, daha doğrusu seslerdi” (6, sayfa 26).
Yalnızca bu kitapta rastladığım bir bilgiye göre kendisi saygın bir samuray ailesine mensup. Kırsalda, böyle bir ailenin değerleriyle büyüdükten sonra Japonya’nın teslim olmasının onu derinden sarsıp, tüm değer yargılarını altüst etmesi beklenen bir durum. Sessiz Çığlık’ta, geçmişle hesaplaşma, kent-kırsal ikilemi, Batı’dan alınan etkiler önemli izlekler.
Leave A Reply