Çin 1911’de cumhuriyet ilan edince Moğolistan da 1 Aralık 1911’de bağımsızlığını ilan eder. Rusya, Çin ile arasına bir tampon devlet kurulmuş olmasından çok memnun olur (1). Bağımsızlığını ilan eden kuzeydeki Moğollardı. İç Moğolistan denen güneydekiler bunu yapamadılar çünkü yerleşimci sömürgecilik yüzünden azınlıkta kalmışlardı ve durum hiç değişmedi. 1953 yılına gelindiğinde İç Moğolistan’ın dokuz milyon olan nüfusunun 1.150.000’i Moğol’du. 1967 yılına gelindiğinde Çinlilerin nüfusu Moğolların 12 katı, 1975’te 15 katıydı. 1993’te Moğollar 2.500.000, Çinliler ise 25.000.000’du. Çin sömürgeciliği, Kansu (Gansu) Eyaleti’nde İç Moğolistan’da olduğundan daha eskilere dayanıyordu. Moğolistan Cumhuriyeti, Rusların koruma alanı olarak kaldı (2).
1917’de Rusya’da devrim olduğunda Çin, Moğolistan Cumhuriyeti’ne yeniden hem Çin’e bağlanması hem de ordularını silahsızlandırması için baskı yaptı. Sovyetlere yenilen Sibirya Beyaz kuvvetleri Moğolistan’a çekilince, Sovyet orduları da Moğolistan’a girdi (1921)(3). Moğolistan’ın Çin’den kurtulmak için Ruslara katılmaktan başka çaresi kalmamıştı (4).
Tibet’e Lord Curzon’un müdahalesi (1904-1908) son bulunca Çinliler Lhasa’yı ele geçirdiler. XIII. Dalay Lama’yı görevden aldılar, Dalay Lama Hindistan’a kaçtı. Pançen Lama Çinlilerin yanında yer aldı (1910). Bir yıl sonra Tibetliler, İngilizlerden yardım alarak Çinlileri ve Pançen Lama’yı ülkelerinden kovdular. Dalay Lama Lhasa’ya döndü ama ülkesinin güvenliği için Çin’e pek çok ayrıcalık verdi (1929). İkinci Dünya Savaşı’na kadar durum böyle kaldı.
Sinkiang (Xinjiang), Tibet ve İç Moğolistan’da (1989-1990) pek çok kere patlak veren çatışmaların ve dış propagandanın etkisiyle azınlıkların haklarına ve onurlarına saygı duyulması arttı. Sinkiang’daki yaşam düzeyi, Çin’in geri kalanından aşağı olsa da Bağımsız Devletler Topluluğu’ndaki Müslüman halkların yaşam düzeyinin üstündedir. Kazakistan’ın Batı’dan çok Çin’e yakın olduğu bilinir.
Bununla birlikte Çin egemenliği çok belirgin ve baskındır. Tibet’te çok daha zorlayıcıdır. Diasporanın verdiği bilgi doğruysa, Tibetlilerin sürgün edildiği, Çinlilerin ülkeye yerleştirildiği söylenmektedir. Çin, büyük toprak sahiplerini yok etmiş, manastırları kapatmıştır. Çin’in gelişiyle ekili alanlar çoğalmış, yollar yapılmış, sanayileşme başlamış, son yıllarda manastır hayatı yeniden canlanmıştır. Kimi gözlemcilere göre, Çinli nüfusun Tibet’e yerleşiminde hava koşulları ve coğrafi koşullar nedeniyle bazı zorluklar yaşanmaktadır. Tibetlilerin sayısı da ancak iki milyon kadardır (5).
Çin 1979’da başlattığı kültürel yenilenme sürecinde İç Moğolistan’da ilkokullarda Moğolca eğitime başlandı, Moğollar üniversiteye gitmeye teşvik edildi, Moğol Tarihi Derneği (1979), Moğol Araştırma Enstitüsü (1981) kuruldu, tapınak ve mabetler çoğaldı, Cengiz Han anısına büyük bir anıt dikildi (6).
Sibirya’ya 1-2 milyon, Batı Türkistan’a gizlice 400-500 bin Çinlinin girdiği söylenmektedir (7).
Yararlanılan Kaynak
(1) Orta Asya Tarih ve Uygarlık, Jean-Paul Roux, Kabalcı Yayınevi, 2006. Sayfa 404.
(2) A.g.e., sayfa 406.
(3) A.g.e., sayfa 412.
(4) A.g.e., sayfa 413.
(5) A.g.e., sayfa 426.
(6) A.g.e., sayfa 427.
(7) A.g.e., sayfa 430.
Leave A Reply